Top
Yetenekli Kalemler

Yetenekli Kalemler

yeteneklikalemler@tg.com.tr

26/08/2019

Dünkü ve bugünkü kadın...

İlmî temellere oturmayan her teşebbüs ve hareket akamete yani; başarısızlığa uğramaya mahkûmdur. Memleketimiz bunun en tipik örneklerini yakinen gördü. Süleymaniye’de, Selimiye’de bir kafanın hazırlayıp planını tatbik ettiği eserlerdir. Fakat ikisi arasındaki fark nasıl gece ile gündüz arasındaki durum gibiyse, bir toplumu inşa ederken; görenek, gelenek, din, dil, tarih öğretmek de o kadar önemlidir.
Bunun için cehaleti yenmek, aramız açılan mazimizi; tarih, dil, din gibi temel teşkil eden kuvvetlerle yeniden hemhal olmayı icap eder. Cehalet dedim. Çünkü eski kadınların büyük çoğunluğunun okuma-yazması yoktur. Fakat ona cahil demek yanlış olduğu gibi hatadır da. Zira eski kadın kendisine medeni, vicdani bir eğitimi veren şifahi; başkasından dinledikleri kültüre sahip. Bunun neticesi olarak da kelimenin tam manasıyla aşına su katılmamış bir vatanın evladı, her hâli, yaşayışı, duyguları ile hayatın millî mührünü yaşayan bir varlıktı.
Mesela, annelerimiz biz çocukken ninniler söyler, beşiğimizi sallardı. Şimdiki nesillerde bu görülüyor mu? İşte bu kadınlar çilelerin içerisinde yoğrulmuş, millî duyguları taşıması, doğruyu eğriden kolayca ayırabilmesini sağlıyor. Eski kadınlar, sabırlı, vakarlı, şefkatli, merhametli, itaatkâr… Daha nice vasıflarla süslenmiş. Peki, bu kuvvetin kaynağı neydi?
Bazı istisnaları bir yana koyarsak, bugün üniversite okumuş, birkaç dil bilen, konuşan bugünün anasının dünkü kadınlar kadar, dünyasını güzelleştirecek, evladına millî-manevi bir kültür verebilecek bilgi birikimi var mıdır?
Ne yazık ki buna topyekûn evet diyebilmek imkânsızdır. Zira bugünün anası, dünün anasının aksine manevi dinamitleri tetikleyecek birçok şeyden yoksun. Onun için de ne yazık ki, aslını inkâr eden, ruhu tatmin olmayan bir nesille baş başa kalıyoruz. Bu üzerinde titizlikle durmayı gerektiren o kadar sosyolojik bir durumudur ki, ne var ki ihmal edilmektedir…
               Mehmet Can-Araştırmacı-Yazar
 
 
ŞİİR
 
            Malazgirt Marşı
 
Aylardan ağustos, günlerden cuma
Gün doğmadan evvel iklîm-i Rum'a
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma
 
    Yeni bir şevk ile gürledi gökler
    Ya Allah... Bismillah... Allahüekber
 
Önde yalın kılıç Türkmen Başbuğu
Ardında Oğuz'un elli bin tuğu
Andırır Altay'dan kopan bir çığı
 
    Budur, Peygamberin övdüğü Türkler...
    Ya Allah... Bismillah... Allahüekber
 
Naramızdır bugün gök gürültüsü,
Kanımızdır bugün yerin örtüsü
Gazi atlarımın nal parıltısı
 
    Kılıçlarımızdır çakan şimşekler...
    Ya Allah... Bismillah... Allahüekber
 
Yiğitler kan döker, bayrak solmaya,
Anadolu başlar, vatan olmaya...
Kızılelma'ya hey... Kızılelma'ya!!!
 
En güzel marşını vurmada mehter
Ya Allah... Bismillah... Allahuekber
 
        Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
 
 
 
UNUTULMAZ İSİMLER
 
SULTAN ALPARSLAN: Selçuklu Devleti Hükümdarı, Türk milletinin en büyük kahramanlarındandır. 1071’de Malazgirt Zaferi ile Türklere Anadolu’nun kapılarını açmıştır. Selçuklu Devleti'nin kurulmasında önemli rolü olan Horasan valisi Çağrı Bey'in oğludur. 20 Ocak 1029’da doğdu. İyi bir eğitim gördü, sayısız zafer kazanarak mertliği ve iyi kumandanlığı ile ün saldı. Babasının ölümünden sonra Horasan valisi oldu. Amcası Tuğrul Bey, 4 Eylül 1063’te öldüğü zaman vasiyeti üzerine Selçuklu tahtına Alparslan’ın ağabeyi Süleyman getirildi, fakat Türk beyleri buna itirazda bulundular ve Alparslan’ı hükümdar tanıdılar. Alparslan 27 Nisan 1064’te büyük bir törenle tahta çıktı.
Muhammed Alparslan saltanatı müddetince İslam dinine hizmet etti. İslamiyet’i içten yıkmaya çalışan gizli düşmanlara karşı çok hassastı. Hatta bir defasında;
“Kaç defa söyledim. Biz, bu ülkeleri Allahü teâlânın izniyle silah kuvveti ile aldık. Temiz Müslümanlarız, bidat nedir bilmeyiz. Bu sebepledir ki, Allahü teâlâ, halis Türkleri aziz kıldı” demiştir.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları