Top
Ünal Bolat

Ünal Bolat

unal.bolat@tg.com.tr

26/08/2019

Yemek yemeyi erteleyince...

“Yahu hiç mi oruç tutmadın be adam? Bugün de böyle olsun, ne yapalım yani!..”
 
 
Gençliğimde yaşadığım ve unutamadığım bir hatıramı sizinle paylaşmak istiyorum...
Yıllar önceydi… Bir kahvehanede babamla birlikte işçi olarak çalışıyoruz... Gündüz akşama kadar babam, akşamdan gece yarısına kadar da ben çalıştırıyorum kahveyi... Ama babamın sabahtan akşama dek ayakta koşuşturmasına gönlüm razı olmuyor... Ne yapıyorum, daha ikindi olmadan gidip babamdan devralıyorum işi...
Yine bir pazar günüydü... Sabah iştahım mı yoktu, neydi bilemiyorum ama kahvaltı dahi yapmadan kahveye gittim... Yine babamdan işi devralacaktım... Erkenden geldiğimi gören babam hem şaşırdı hem sevindi;
-Oğlum biraz dinlenseydin?
-Senin yaşına gelene kadar daha çok dinlenirim baba... Sen git istirahat et, ben iyiyim...
Babamı gönderdim ama o gün öğlen müşterinin birden artacağını hiç hesap edemedim... Telaşeden öğle yemeğini de yemedim... İkindiye doğru karnımın iyiden iyiye guruldadığını hissediyordum ama “ha şimdi ha şimdi” diye diye akşamı buldum...
Eh, müşteri de tenhalaşmaya başlamıştı... “Şuradan gideyim de yandaki lokantada bir çorba içeyim” diye dışarı çıktığımda ne göreyim, lokanta da kapanmış... Hayret, bu saatte lokanta mı kapatılır?
Ama adamın yemeği bitmiş ise, ya da acil bir işi çıktıysa beni mi bekleyecek?
Fırınlarda zaten ekmek kalmamış... Dedim ki kendi kendime:
“Yahu hiç mi oruç tutmadın be adam? Bugün de böyle olsun, ne yapalım yani!..”
Tekrar aç açına kahveye döndüm... Ha babam de babam, saat 24.00’e kadar müşteriye çay yetiştirdim... Ama artık dizlerimde takatim kalmadı desem yeriydi... Kahvenin kapısına kilit vururken, yarım saatlik mesafedeki evime nasıl gideceğimi düşünüyordum... Eve bir varsam, hiç sevmediğim yemek bile olsa yumulacağım...
Yola çıktım ama yol gözümde büyüyor da büyüyor... Allah’ım sen bana sabır ver... Bu nedir böyle başıma gelen? Üstüne üstlük sokak lambaları da yanmaz.. Zaten oturduğumuz evler imardan iskândan izinsiz, gecekondu türünden şeyler... Ne doğru dürüst elektriği geliyor, ne suyu akıyor, ne altyapısı var… Suyu bile itfaiyenin gönderdiği tankerlerden temin ediyoruz çoğunlukla...

Neyse konumuza gelelim... Ben karanlıktan korkarım... Yorgunluk ve açlığın üzerine bir de bu korku eklenince, tansiyonum mu düşmeye başladı ne oldu bilemiyorum, dizlerimin bağının çözüldüğünü hissetmeye başladım... DEVAMI YARIN

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp