Top
Rahim Er

Rahim Er

rahim.er@tg.com.tr

25/02/2021

PARTİLİ CUMHURBAŞKANI

Muhalefetin ve bilhassa da CHP’nin yeniden parlamenter sisteme dönülmesi gerektiğine dair konuşurken cumhurbaşkanlığı sistemine getirdiği en büyük eleştiri, mevzu bahis nizâmın "partili cumhurbaşkanı"na imkân vermesine dairdir…
Yukarıdaki cümlemizde dikkatlerden kaçmamış olmalı ki "gerekçeleri sıralarken", "fikir inşa ederken" ve benzeri ifadeler kullanmak yerine "konuşurken" dedik… Bunun sebebi, muhalefetin, bugün olmuş hâlâ, konuya dair ortaya ele gelir, istifade edilecek esaslı bir teklif koymamış olmasındandır. Kürsülerde, kameralar önünde sadece konuşulmakta, o kadar. Böylesi zamanlarda yapılan da yalnızca bir teklif ve bir de itirazdır. Geçen bu kadar uzun süre içinde üretilen fikir bundan ibarettir.
Teklif şudur: Parlamenter sistem güçlendirilerek tekrar ona dönülmeli!..
İtiraz ise "partili cumhurbaşkanı"na dairdir.
"Güçlendirilmiş parlamenter sistem" cümlesi üzerinde durulduğunda bu teklifin, kelime ve mantık olarak kendi kendini çürüttüğü görülmektedir. Tesir altında kalarak deprem lügatinden iktibas edilen "güçlendirme" kelimesi ispat etmektedir ki parlamenter sistem, çökmüştür veya değiştirilmeseydi çökecekti. O hâlde çökmüş veya cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmese çökmesi mukadder bir köhne düzene dönüp yeniden iltifat etmekte hiçbir fayda yoktur. Hadisenin bu tarafını geçmiş yazılarımızda ele almıştık. "Partili cumhurbaşkanı" tenkîdini ise ayrıca ve etraflıca değerlendirmek gerekmektedir:
Muhalefet sözcüleri, bu mes’eleyi bir bilge edasıyla her dile getirdiklerinde ya kurnazlıklarından ya saflıklarından hadisenin Cumhur İttifakı’yla ve bu meyanda Recep Tayyip Erdoğan’la başladığı algısını uyandırmaktalar. İlkin hemen şunu kaydetmeli ki söze konu sistem, bir isim ve şahısla kaim değildir. 2010 Anayasa değişikliğiyle mevzuata giren sistemden sonra Sn. Erdoğan değil de bir başkası Cumhurbaşkanı olabilirdi. Şu cümlemizden de okunacağı gibi sistem, anayasa değişikliğiyle mümkün olabildiğinden bugünkü meclis, siyâsi döküm itibarıyla böyle bir değişikliğe yol vermeyecektir.
İkinci ve ana maddeye gelince:
"Partili cumhurbaşkanı" Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yeni değildir. Bu nizâm, ilk defa ne 2010 ve ne de 2018’de devlet hayatına girmiştir. Türkiye, 29 Ekim 1923’ten 27 Mayıs 1960’a kadar "partili reis-i cumhur"larla idare edilmiştir. 1923-1950 arası CHP’nin iki ve 1950-1960 arası DP’nin bir genel başkanı "partili cumhurbaşkanı”dır. Üstelik 1923-1960 arasındaki bu dönem de parlamenter sistemdir. Partili cumhurbaşkanı, parlamenter sistemle birlikte mevcuttu. Hatta dahası bile var. CHP iktidarlarında valiler, evet devletin valileri aynı zamanda CHP’nin il başkanlarıydı.
Gerçeğin bu tarihî boyutu, CHP’nin işine gelmediği için sözcüler, 2010’dan öteye gitmemekte, eski sayfaları açmamaktalar. Açsalar, Tek Parti döneminde hem de en tavizsiz şekilde partili cumhurbaşkanlığı olduğu, vekillerin masabaşında tayin edildiği, seçimlerin sözde olduğu, reylerin gözlemciler önünde açıkça verildiği, seçim bittiğinde ise sandıklardaki oyların kapalı kapılar ardında sayıldığını kırık dökük cümleler hâlinde bile olsa anlatmak zorunda kalacaklarından işin bu tarafı, karanlıkta kalmaktadır.
Bir başka şekilde resmedersek:
-Türkiye’de 1923-’60 arası 37 sene "partili cumhurbaşkanı" vardır.
 -1960-2010 arası 50 sene ise cumhurbaşkanı, sembolik yahut tarafsızdır.
Bu bahiste CHP’ye karşı konuşanlar bazen Ahmet Necdet Sezer’i hatırlatarak O’nun partisiz olmadığı üzerinde dururlar. Partisiz ve tarafsız bir mevkide olması gerekirken bunu bir yana bırakan sadece Sn. Sezer değildir. Fahri Sabit Korutürk, pekâlâ taş gibi CHP’li idi, iktidara karşı âdeta muhalefet yapıyordu. Keza Süleyman Demirel, cumhurbaşkanlığında saf değiştirmiş veya siyâsi aslına rücu ederek CHP’ye destek vermişti…
Geçen zaman içinde Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin aksayan tarafları tespit edilerek gerekeli düzeltmeler yapılırken partili cumhurbaşkanı meselesi de ele alınabilir. Gündeme gelmiş olan anayasa değişikliği fırsattır. Yapılacak yeni metinle hem sivil bir anayasa tanzim edilir ve hem de seçim kanunu ve partiler kanunu hazırlanır. Cumhurbaşkanlığı sistemi de tashih edilir. Mevcut işleyişte devlet başkanının ne zaman parti başkanı ve ne zaman cumhurbaşkanı olduğu karışabilmektedir. Parti başkanına söylenen bir söz, cumhurbaşkanına hakaret olarak görülebilmektedir. Bunların adaletle ayrılması gerekir. Mümkündür. Yapılmalıdır. Zaten kimse Cumhurbaşkanlığı sistemi kusurdan âzâdedir demiyor. Eski ve dolaylı yoldan da olsa çöktüğü ikrar edilen eski sisteme geçmenin yersiz olacağı söyleniyor. Bize göre "Cumhurbaşkanı" yerine "Başkan" sıfatı taşınmalıdır. "Cumhurbaşkanı yardımcısı" yerine "Başbakan" olmalı, yetkisi de şu anki yardımcının yetkileri kadar olmalıdır.
Unutmamalı ki aslolan, sistemler değil, milletin refah ve huzuru ve devletin bekasıdır. Bizdeki parlamenter sistem darbelere kuluçkalık yapagelmişti.
Girilen yeni yolda ufka yönelmeli…
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp