Top
Ragıp Karadayı

Ragıp Karadayı

ragip.karadayi.ihlas@gmail.com

13/12/2019

"Bulutlar ağlamasa nebatat nasıl gülerdi, efendim?.."

"Bu sabahki havayı özetleyen bir cümle... Hikmetli sözlerin sahibi sen hoş gelmişsin..."
 
Güzel yüzlü çocuk seslendi:
- Muhterem efendim!
- Buyur! Gel evladım!
- Efendim; havanın böyle yağmurlu olacağını bilseydim yine gelirdim!..” dedi, gülümsedi.
- Ne dedin?
- Rahmet devam etseydi yine gelirdim, dedim efendim!
- Bak şuna! Kim öğretti bu manidar sözleri?
- Babam!
- !!!
Biraz önce asabını bozan adamın tam aksine; gülücükler dağıtan mütevazı, temiz, taze bir simayla yüz yüzeydi Fadıl Hoca. Hemen gülerek karşılık vermesi lazım geldiğini bildiği hâlde önceki; sinirlerini altüst eden atmosferden bir türlü çıkamıyordu.
Yüzündeki masumiyet, bakışlarındaki asalet, zekâ fışkıran zeytuni gözlerdeki çakmak çakmak ışıltı; okuyabilecek biri olduğunu göstermeye yetiyor da artıyordu bile. Giydiği kalın kıyafetlerden kaynaklanan vakarla, taşıdığı mesuliyetin farkında olarak, mümkün olduğu kadar dikkatle bir çizgi üzerinde edeple yürüdü ona doğru… İyi de; onu nasıl tahayyül etmişti, nasıl bulmuştu?
Bütün menfiliklerini gizleyerek samimice elini uzattı. Kara Fadıl Hoca'nın yumuşak elini öperken fısıltılı bir ses tonuyla:
- Bulutlar ağlamasa nebatat nasıl gülerdi, efendim?
- Bu sabahki havayı özetleyen bir cümle. Hikmetli sözlerin sahibi sen hoş gelmişsin...
- Hoş bulduk efendim…
- Sevindirdiğiniz için teşekkür ederim.
- Üzmeyeyim kâfi efendim.
- Sende beni üzecek bir hâl olur mu?
- İnşallah olmaz efendim!
- Biz de neler düşünüyorduk?
- Neler efendim?
- Neyse… Hayırdır Numancık, seni kim gönderdi?
- Babam gönderdi efendim.
- Ah! O baban var ya!
- !!!
- Neyse! Kendi nerede? Niçin gelmedi?
- Hayvanları götürdü. Çobana teslim edip gelecek efendim.
- Sizin vazifenizi üstlendi yani.
- Evet…
- Nasip, nasip…
- Evet Efendim! Nasip amma ben de “evet” demek için geldim.
- Bak hele!
- !!!
Müderris Fadıl Efendinin keyfi yerine gelmişti. Gülerek sedire geçti. Küçük Numan’ı da karşısındaki mindere oturttu. Bu arada evin ortanca oğlu iki bardak şerbetle çıkageldi. Şerbeti evvelâ Fadıl Hoca’ya ikram etti. Küçük Numan’ı da Fadıl Efendinin karşısında edeple minderde oturuyor görünce ona da büyük bir âlimmiş gibi davrandı. Havadan sudan, dünya ve memleket meselelerinden konuştu Fadıl Efendi. Mevzu “ilim, irfan” olunca medrese âlemine göndermelerde bulundu. 
İnanılmaz hoş bir sohbet devam ediyordu ki Koyunlucalı Ahmed Efendi de kapı önünde dikiliverdi.
- İçeri gel…
- Peki efendim.
- Önce üzdün, sonra sevindirdin!
- !!!
Babasının içeri girdiğini gören Numan hemen ayağa kalktı. Bu edep Fadıl Efendi’nin bakışlarından kaçmadı. Ancak, görmezlikten geldi. DEVAMI YARIN
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp