Top
Cem Küçük

Cem Küçük

cemkucuk@gmail.com

19/12/2018

17-25 Aralık ihanetine destek verenler ve hukuki bedel

5 sene önce bugünlerde büyük bir sevinç ve heyecan içindelerdi. “Tayyip Erdoğan artık bitti. Ailesiyle beraber yok olup gidecek” diye sevinç naraları atıyorlardı. 5 sene önce bugünün 19 Aralık 2013 manşetlerini açın bakın. Şimdi iktidara yaltaklanan kimi gazetelerin nasıl FETÖ ile iş birliği içinde Başkan Erdoğan’a küfrettiklerini göreceksiniz. Bu Babıali & İkitelli gazetecileri böyle karaktersiz ve kaypak tiplerdir. Babıali & İkitelli medyasının tüm tarihi böyledir. Bu medyanın resmî ideolojisi alçaklık ve kalleşlikten başka bir şey değildir. İşte bu İkitelli medya düzeni inleyerek çökmüştür ve şimdi bu kokuşmuş tiplerin molozlarını kaldırıyoruz. Tamamen bitmelerine az kaldı.
Sayın İstanbul Cumhuriyet Başsavcımız İrfan Fidan ve diğer kahraman savcılarımızın Gezi kalkışması ve 17-25 Aralık darbe teşebbüsüne destek vererek suç işleyen sözde gazetecilere dair yürüttükleri soruşturmalar adım adım neticeleniyor. Milletimiz müsterih olsun. Asla ve asla bu darbe teşebbüslerine yardım ve yataklık eden gazetecilerin işledikleri suçlar yanlarına kâr kalmayacak. İktidara yaltaklanmak asla onları kurtaramayacak. Savcılarımız son derece kararlı. 17-25 darbesine destek veren herkes hukuken bedelini muhakkak ödeyecek. Her şeyin vakti var.
5 sene önce bugünlerde Türk medyasının yüzde 75’i Erdoğan’ı FETÖ’nün devirmesi için uğraşıyordu. Hatta şimdi 15 sene hapis ile haklı olarak yargılanan Emin Çölaşan sevinçle itiraf etmişti yüzde 75 medyanın Erdoğan ile savaştığını. Eski patronu Aydın Doğan’ın medyasının açıkça Erdoğan’a cephe aldığını, Doğan’ın iyi koku aldığını ve Erdoğan’ın kesin olarak devrileceğini söylüyordu Çölaşan. O yüzden hepsi birlikte 17-25 Aralık polis-yargı darbesiyle FETÖ’nün Erdoğan’ı yıkıp geçmesini desteklediler. FETÖ’ye üye olmamakla beraber FETÖ’ye yardım ve yataklık suçu işlediler.
17-25 Aralık ihaneti sürecinde FETÖ’nün borazanlığını en güçlü ve etkili biçimde yapanlar Ertuğrul Özkök, Fatih Altaylı ve Ahmet Hakan üçlüsüydü. Fetullahçı gazetecilerin tamamını toplasan bu üçü kadar tahrip gücü yüksek değildi. Üçü de ölümüne FETÖ’ye destek verdiler 17-25 Aralık ihanetinde. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Fetullahçı terör örgütü arasında savaş olduğunu bildikleri hâlde sırf Recep Tayyip Erdoğan’ın yıkılması ve hapse atılması için ellerinden ne geliyorsa FETÖ’ye bilerek isteyerek yardım ettiler.
Sonra ise 1 Kasım 2015 yenilgisinden itibaren korku ve panik içinde önce FETÖ’yü, sonra iktidar muhalifi olan tüm yurttaşları sattılar! Kim güçlüyse ona yaltaklanma konusunun zirve noktası bu üçlüdür. Şimdi ise Özkök-Altaylı-Hakan üçlüsü Başkanımız Erdoğan ve ailesine yapılabilecek tüm yalakalıkları yapıyorlar ama herkes bunlara gülüyor. 81 milyonluk toplumun hiçbir kesiminde itibarları yok. Herkesin mutabık olduğu konu bu üçlünün rüzgâr gülü ya da ortama göre oynayan dansöz olduğudur. Bugün hem iktidarı destekleyen hem de iktidara muhalif yurttaşlarımıza bu üçlünün nasıl insanlar olduğunu sorsanız aynı tiksinti dolu cevapları alacaksınız.
Mesela dünkü yazısında Ahmet Hakan 17-25 Aralık darbesinden 17 gün önce vatan haini Can Dündar’ın ABD Büyükelçisi ile konuşup yazdığı şeyi söylüyor. Zaten 5 sene önce de ABD destekli bir Gülen darbesi geldiğini görüyordu herkes. Yahu birader sen bu Can Dündar tweetini bildiğin hâlde niye o zaman 17-25 Aralık darbe teşebbüsünü destekledin? Niye vatan haini Can Dündar içeri girince köşende her gün Dündar propagandası yaptın? 26 Eylül 2016 tarihli yazında 17-25 sürecinde sırf Erdoğan’a nefretin yüzünden “Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin” diyerek FETÖ’yü desteklediğini itiraf ediyorsun. Bir yandan da korku ile karışık şark kurnazlığıyla “17-25 Aralık’ta yolsuzluk var diyen herkes suçlu mu görülecek” diye soruyor. Yine kara propaganda yapıyorsun Ahmet Hakan!..
Savcılarımız öyle adaletli ki dikkat edilirse Uğur Dündar’ın yolsuzlukla ilgili çoğu da uydurma olan yazılarına bile takipsizlik verdiler ama doğrudan FETÖ’ye açık destek verdiği için Çölaşan hakkında 15 sene hapis istendi. Uğur Dündar’ın arşivini pek bilmem. Onun da Çölaşan gibi FETÖ’ye destek yazıları varsa ayrıca yargılanır ama bakın bu tip yazılarından ötürü takipsizlik aldı. Savcılarımız hukuktan asla ayrılmıyor. Suç olan, FETÖ’ye bilerek isteyerek destek olmaktır. Mesela 12 Ocak 2014’te yazılmış şu Ahmet Hakan yazısına bakalım:
“Cemaatçileri yargıdan arındırıyoruz, diyerek yapacağınız zulmün, ‘İrticacıları kamudan kovuyoruz’ diyen 28 Şubatçıların zulmünden ne farkı olacak? O zaman hoş geldin ‘Neo-28 Şubatçı’ muhterem! Hoş geldin yeni zalim... Hoş geldin İslami Çevik Paşa..."
Bu satırlar nedir? Emin Çölaşan’ın yaptığından beter şekilde sinsice bir FETÖ’ye destek satırlarıdır bunlar. Ya da 26 Eylül 2015’te yayınlanan şu yazı nedir Ahmet Hakan:
“Cemaatçi kardeşim köşe yazarlarınızın hapse tıkılmasına, kreşlerinizin basılmasına, televizyon yöneticinizin tutuklu kalmasına, sizi seven iş adamlarına zulmedilmesine, gönüllülerinizin şeytanlaştırılmasına şiddetle karşıyım.”
Bu tür açıkça FETÖ’ye yardım ve yataklık yazılarını sadece Ahmet Hakan da yazmadı. Ertuğrul Özkök ve Fatih Altaylı’nın da aynı minvalde yazdığı çok sayıda yazı var. Hepsini tek tek bu köşede ifade edeceğiz. Üstelik asla ve asla pişman da olmadılar ve Türk milletinden özür dilemedi bu üçlü. Kimse 17-25 Aralık darbe teşebbüsünden 1 Kasım 2015’e kadar olan o istiklal mücadelesi günlerini savcılarımıza unutturamaz. Bu kahraman savcılarımız ölümüne kelle koltukta savaştı FETÖ ve PKK ile. Aynı dönemde FETÖ’ye ve PKK terör örgütüne her ne sebeple olursa olsun yardım eden her gazeteci suçludur ve hukuken bedelini ödeyecektir.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp