Top
18/03/2023

Kitabı torbaya soktular ama şey açıkta kaldı!

Yılların uydurukçuluğu yüzünden 6 Şubat'ta çöken yüz binlerce bina…

Depremin vurduğu kentlerde yeni doğmuş bebekten 90 yaşına kadar milyonlarca depremzedenin devletin kurumlarının gelmesini beklemesi ve yaşadıkları çaresizlik…

Enkaz altlarında yitirdiğimiz 50 bini aşkın canımızdan kaçının çocuk olduğunun bile bilinememesi…

İmar affı verildiği ortaya çıkan pestile dönmüş binaların kolonları arasından yaşayan ölüler gibi çıkarılan annelerin, babaların, çocukların görüntüleri…

Gözümüzün içine baka baka ‘devlet tam zamanında oradaydı' diyerek millete yalancı diyenler…

Kızılay'ın en çok ihtiyaç duyulduğu zamanda çadır satması…

Bu ülkenin yurttaşları ve hatta cep telefonundan ‘anne ben okuldan çıktım, şimdi servise bindim' diyen çocukları bile yıllardır deprem vergisi öderken ‘pamuk eller cebe' diyebilen idarecilerin yaptığı…

Depremin üzerinden 37 gün geçmiş olmasına rağmen ‘deprem bölgesinde kahvaltı veremediğimiz yerler var. Halkımızdan kahvaltılık bekliyoruz' diyen İçişleri bakanı…

Aradan 40 gün geçmesine rağmen sevdiklerinin, belki de çocuklarının cenazesini bile bulamayanların feryatları…

Dere kenarlarına kurulan çadırların sular altında kalması…

Hükümet istifa diyenlere dava açılması, deprem bölgesinde ‘geç kaldınız geç, istifa edin' diyen depremzedenin polis tarafından yaka paça alınması…

Depremde şehirdeki binaların ancak yüzde 10'unun ayakta kaldığı, en büyük yıkımı ve çaresizliği yaşayan, hala temiz suyu olmayan, hala tuvalet sorunu olan Hatay'ın valisinin iktidar partisinden milletvekili adayı olması…

Hastanelerin yıkıldığı, yoğun bakım ünitelerinde unutulan hastaların günler sonra tesadüfen bulunduğu, çoğunun öldüğü Hatay'da İl Sağlık müdürünün iktidar partisinden milletvekili adayı olması…

Depremin açtığı yaralar henüz sarılmamışken yanlış işler yüzünden selin vurması, sulara kapılan 18 canımızın yitip gitmesi…

Tarım bakanının, sel felaketinde ölenlerden söz ederken ‘topraklarımız da suya doydu' falan demesi…

Hükümet kampanya başlattı. Rekor kırıldı, 115 milyar lira bağışlandı denilirken devlet kurumlarının bile sözlerini tutmadığı, eldeki paranın 74 milyar lira olduğu ve birilerinin yalanda rekor kırması…

Küçüklerin maneviyatı ve gelişmeleri üzerinde tesir yapacak nitelikte sayılamazdı asla!

Ama… 

Azgın sulara kapılmış sürüklenen bir yurttaşımızın görüntüsünü sosyal medya hesabında paylaşıp altına da, “Felaketlerden kendi imkanlarıyla kurtulmaya çalışan benim çaresiz halkım” yazan yazarımız Ahmet Ümit'in kitabı bal gibi sakıncalı bulunurdu!

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu, Ahmet Ümit'in çok satan ve ilk baskısı yıllar önce yapılan Başkomser Nevzat Tapınak Fahişeleri isimli kitabında yer alan bazı ifade, tasvir ve görsellerin 18 yaşından küçüklerin maneviyatı ve gelişmeleri üzerinde tesir yapacak nitelikte olduğuna karar vermiş…

Karar üzerine kitap ‘içi görülmeyen zarf ya da poşet içinde' satılacakmış. Bu zarf ve poşetlerin üzerinde kitabın ismi ile kocaman ‘küçüklere zararlıdır' yazacakmış. Kitap açık sergide satılamayacak, vitrine konulamayacakmış. Kapağı görünecek biçimde nakledilemeyecek, hiçbir şekilde tanıtımı yapılamayacakmış!

Yani?

Rezaletlerden başlarını kuma gömerek kurtulduklarını düşünürken, maalesef başka bir yerleri yine açıkta kaldı…

Memleketin gerçekleri gibi kitabı da torbaladıklarını sananlara not… Kitap odaklı kataloglama ve sosyal ağ olan 1000Kitap, Ahmet Ümit'in sakıncalı bulunan kitabıyla ilgili okurlarının profilini çıkarmış: Kitabı okuyanların yarısına yakını 25-34 yaş grubunda. Yüzde 20'den fazlası 35-44 yaş, yüzde 18-20'si 18-24 yaş grubunda. Yüzde 4'ü 45-54, geri kalan okur grubu ise diğer yaşlarda!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp