Top
18/03/2023

Çanakkale savunmasında kaderin seçtiği kişi; Mustafa Kemal…

Çanakkale Deniz Zaferi'nin 108. yıl dönümünde 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'dan çarpıcı tespitler:

26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, yazarımız Uğur Dündar'a, 18 Mart Çanakkale Zaferi'ni anlattı.

Bugün tarihin gördüğü en muhteşem kahramanlık destanlarından biri olan 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü'nün 108. yıl dönümünü kutluyoruz.

Bu nedenle Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile yaptığımız söyleşiye “18 Mart 1915'te Müttefik Donanması, Çanakkale Boğazı'nı zorlayarak geçmek üzere deniz harekâtını başlatmıştı. Müttefiklerin amacı neydi? O gün ne oldu?” sorusunu yönelterek başlıyorum.

ÇANAKKALE BOĞAZI DÜŞMAN DONANMASI İÇİN CEHENNEM OLDU

İLKER BAŞBUĞ (İ.B.): Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasından henüz birkaç ay geçmesine rağmen Rus Ordusu, üç cephede savaşmak zorunda kalmıştı. Batı Avrupa'da Almanya, Orta Avrupa'da Avusturya-Macaristan ve Kafkaslarda Osmanlılara karşı. Rusya bu sıkışık durumu aşmak için İngiltere'ye başvurdu. İngiltere de Rusya'ya yardım kararı aldı. Türk Boğazları'nın zorlanarak geçilmesi seçeneği benimsendi. Böylece, İstanbul'a erkenden el atılmış olacak ve Osmanlı Devleti de savaş dışı kalacaktı. Bir tarafta dünyanın en güçlü donanması vardı. İngiliz ve Fransız savaş gemilerinden oluşan yenilmez güçlü deniz kuvveti…

Bu donanmaya karşı savaşacak Osmanlı kuvveti ise Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığı idi. Mevki Komutanı Cevat Paşa (Çobanlı) Çanakkale Boğazı'nın savunulmasını girişteki tabyalara ve derinlikte tertiplenmiş topçulara dayandırmıştı.

Müttefiklerin asıl beklemediği durum ise Çanakkale Boğazı'na döşenen mayınlar oldu. Boğaz'ın merkezinde bulunan 10 mayın hattına ek olarak 8 Mart gecesi Nusret Mayın Gemisi tarafından Erenköy Koyu'nda ve kıyıya paralel 26 mayın daha döşendi..

18 Mart günü Müttefik Donanması Çanakkale Boğazı'nı geçmeye başladı. Ancak mayınlar ve kıyıda mevzilenmiş topçu atışları, o gün onlara adeta bir cehennemi yaşattı. Üç savaş gemisi (Bouvet, Ocean, Irresistible) batırıldı, diğer dördü (Inflexible, Goulois, Souffren, Agamemnon) savaş dışı bırakıldı.

MÜTTEFİKLER ÇANAKKALE'NİN DENİZDEN GEÇİLEMEYECEĞİNİ ANLAYIP KARADAN SALDIRDI

O gün Müttefik güçleri sadece denizden İstanbul'a ulaşılamayacağını anladı. Kara harekâtı gerekliydi.

18 Mart 1915 günü kazanılan zafer; Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa ile mayınların döşenmesini sağlayan denizcilere ve karadaki topçulara aittir.

UĞUR DÜNDAR (U.D.): Deniz gücü ile Çanakkale Boğazı'nı geçemeyen düşman, 25 Nisan 1915 günü Arıburnu ile Kabatepe arasına birçok savaş gemisi ve nakliye vasıtasıyla yaklaşarak Arıburnu'na asker çıkarmaya başladı. O sırada İstanbul'da neler yaşanıyordu?

(İ.B.): O günleri İstanbul'da yaşayan Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) muhteşem bir dille şöyle anlatır:

“… Muhtelif harp cephelerinden sızan haberler sarsılan imanımızı canlandıracak mahiyette değildi. Memleketin her yanında bir perişanlık, bir çöküş hissediliyordu…

Ama, günün birinde, Çanakkale savunmasının yankıları kulaklarımıza gelmeye başlayınca her şey değişiverdi…

Bu, bıçak kemiğe en çok orada dayanmış olduğu için mi böyle olmuştu…

Bir temelsiz fikirle hâlâ vatanı yalnız İstanbul'dan ibaret saydığımız için midir ki, savaşın en çok bu safhasına önem vermekte idik?

İşte, kırkikilik düşman toplarının sesleri evlerimizin içine kadar gelmeye başladı…

Adalara gezmeye çıkan aileler şirket vapurlarının güvertesinden denizaltıların ayna pırıltılarını görür oldular. Herkes biliyor ki, düşman akla durgunluk verecek kadar kuvvetlidir…

Türk donanması İngilizin bir tek zırhlısına karşı koyamaz. Asker, Sarıkamış'ta bozgun veren askerdir. Teşkilat, gene o bozuk düzen…

Belli başlı bazı şahsiyetlerin aileleriyle birlikte Anadolu'ya kaçtıkları söyleniyor. Hükümetin kıymetli Hazine eşyasını Konya'ya naklettiği fısıldanıyor. Bugün yarın padişahın bile o vilayet merkezine sıvışacağı haberleri dolaşıyor. Adalarla Kadıköy kıyılarına siperler kazıldı. Birçok noktalara toplar koyuldu…

Fakat, kimse korkmuyor. Halk binbir tehlike ile dolu Marmara'nın ufuklarına yeni bir sabahın doğmasını bekler gibi bakıyor…

MUSTAFA KEMAL EFSANESİ TARİH SAHNESİNDEKİ YERİNİ ALIYOR

Yoksa millet insanlığın ilk çağlarda olduğu gibi yeni bir efsane mi yaratıyor? Zira, halkın ağzında Çanakkale harbi adeta bir İlyada destanı şeklini almaya başladı…

Bir genç kahramanın yalın endamı çizgilenmekte idi…

Bu kahraman, bu genç komutan -gene halkın söylediğine göre- yanında bir avuç süngülü askerle, yerden, gökten, denizden kopan sürekli bir gülle, kurşun ve şarapnel sağanağının ortasında durmadan ileriye doğru atılıyor ve kollarıyla kızgın boyunlarından yakalayıp denize yuvarlayacakmış gibi düşmanın sıra sıra topları üstüne saldırıyordu. Bu insan ateşte yanmıyordu. Vücuduna kurşun işlemiyordu…

Kimdi bu acayip adam?

Halk onun adını biliyordu: Mustafa Kemal diyordu…

Bir paşa mı? Bir miralay (albay) mı? Kimi bir paşa, kimi bir miralay olduğunu söylüyor. Zaten rütbesinin ne önemi vardı?

Böyle adama rütbe ne ilave edebilirdi?

İşte, onun ismini, halkın arasında, böyle bir efsane atmosferinin içinde, ilk defa böyle işittimdi…”

(U.D.): Bu satırları okuyunca insanın tüyleri ürperiyor. Çanakkale savunmasında “Kaderin Seçtiği Kişi”; 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, 25 Nisan 1915 günü tarih sahnesinde yerini alıyor.

Savaş ve Barış isimli kitabınızda, Yarbay Mustafa Kemal'in o günleri nasıl anlattığını yazıyorsunuz. Yeri gelmişken onları da hatırlayalım.

(İ.B.): Çanakkale Savaşları'nı okumak isteyenlere bir önerim olacak. Onlara; Mirliva (tuğgeneral) Mustafa Kemal'in, Diyarbakır'da 16. Kolordu Komutanı iken, 1916 yılında bizzat kendisinin kaleme aldığı “Arıburnu ve Anafartalar Muharebeleri Raporu”nu okumalarını öneririm.

25 Nisan 1915 gününü Mustafa Kemal raporunda şöyle anlatıyor:

“19'uncu tümen, ordu ihtiyatı olarak Bigalı Köyü bölgesindeydi. 9'uncu tümen Maydos'ta sahil bölgesinin savunması için görevlendirilmişti. 9'uncu tümen komutanından Arıburnu bölgesine bir tabur gönderilmesini isteyen bir rapor aldım. 57'nci Alay'ın bölgeye hareket etmesini emrettim. Bizzat yolu bularak ve birliği sevk ederek Kocaçimen tepesine vardık. Amacım Conkbayırı'na gitmekti. Yaya olarak Conkbayırı'na ulaştık. 27'nci Alay'ın gözetleme görevi verilen erlerinin kaçmakta olduğunu gördüm. Niçin kaçıyorsunuz dedim? Efendim düşman dediler. Düşmandan kaçılmaz dedim. Cephanemiz kalmadı dediler. Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedim. Süngü taktırdım ve yere yatırdım. 57'nci Alay'ın süratle bölgeye gelmesi emrini ilettim. Taarruzla düşmanı tümüyle sahile dökmeye muvaffak olduk.”

Mustafa Kemal; 25 ve 26 Nisan Arıburnu Muharebeleri'nde inisiyatif, cesaret ve öngörüsünü kullanarak Çanakkale Savaşı'nın kaderini değiştirmiştir.

8-9 Ağustos gecesi Mustafa Kemal Anafartalar Grubu Komutanlığı'na tayin edildi.

(U.D.): Bundan sonra, Anafartalar kahramanı oluyor ve 9 Ağustos günü Çanakkale Savaşı'nın en önemli muharebelerinden biri daha yaşanıyor.

Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal o gün yaşanan muharebeleri nasıl anlatıyor?

(İ.B.): O gün yaşanan muharebeleri raporunda şöyle anlatmaktadır:

“8 Ağustos gecesi saat 11.30'da 19'uncu Tümen Karargâhı'ndan hareket ettim. Gece saat 01.30'da oraya ulaştık. Sabah 4'den evvel kıtalara aşağıdaki emri verdim.

Anafartalar Grubu Komutanlığı'na tayin oldum. Şimdi komutayı üzerime aldım.

12'nci Tümen Mestantepe, 7'nci Tümen Damakçılıkbayırı istikametinde taarruz edecekler, Kocaçimen-Conkbayırı hattında bulunan tümenler söz konusu taarruzu sağlayıp kolaylaştıracaklardır.

Gün doğmak üzere idi. Çadırımın önüne çıktım. Hücum edecek askeri görüyordum. Saatime baktım. Dört buçuğa geliyordu. Artık hücum anıydı. Birkaç dakika sonra ortalık tamamen ağaracak ve düşman askerimizi görebilecekti. Düşmanın ateşi başlarsa, hücumun imkânsızlığına şüphe etmiyordum. Hemen ileri koştum. Tümen komutanı ile birlikte hücum safının önüne geçtik. Gayet kısa bir teftiş yaptım. Önünden geçerek yüksek sesle askerlere selam verdim ve dedim ki:

-Askerler! Karşımızdaki düşmanı mağlup edeceğimize hiç şüphe yoktur. Fakat siz acele etmeyin. Evvela ben ileri gideyim. Siz ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız.

MUSTAFA KEMAL HÜCUM SAFININ ÖNÜNE GEÇİP SAVAŞARAK ANAFARTALAR KAHRAMANI OLUYOR

Hücum safının önünde bir yere kadar gidip ve oradan kırbacımı havaya kaldırarak hücum işaretini verdim.

Bütün askerler, subaylar artık her şeyi unutmuşlar, bakışlarını, kalplerini verilecek işarete yöneltmiş bulunuyorlardı. Süngüleri ve bir ayakları ileri uzatılmış olan askerlerimiz ve onların önünde tabancaları, kılıçları ellerinde subaylarımız, kırbacımın aşağıya inmesiyle demirden bir kitle halinde aslanca saldırıyla ileri atıldılar. Bir saniye sonra düşman siperleri içinde gökyüzüne yükselen bir sesten başka bir şey işitilmiyordu: Allah, Allah, Allah.

Düşman silah kullanmaya vakit bulamadı. Boğaz boğaza kahramanca mücadele neticesinde, ilk hatta bulunan düşman tümüyle imha edildi. Dört saat mücadeleden sonra Conkbayırı tümüyle düşmandan temizlenmişti. Şahinsırt ele geçirilmişti.

Conkbayırı tepesi elimize geçtikten sonra, düşman karadan ve denizden yönelttiği yoğun topçu ateşiyle Conkbayırını cehenneme çevirmişti. Gökyüzünden şarapnel, demir parçaları yağmuru yağıyordu. Herkes kaderine razı, akıbetini bekliyordu. Etrafımız şehitler ve yaralılarla doldu.

Muharebe meydanında cereyan eden hali izlerken bir şarapnel parçası göğsümün sağ tarafına çarptı. Cebimde bulunan saati parça parça etti. Vücuduma girmedi. Yalnız derince bir kan lekesi bıraktı.

Saat öğleyi buluyordu. Askerlerimiz sekiz saatten beri ölümle pençeleşmekten yorulmuşlardı. Kayıplarımız da önemliydi.

Düşmanı mağlup edenin üstünlüğümüz olmayıp, müthiş ve seri bir darbe halinde gerçekleşen saldırımız olduğunu takdir ediyordum. Dolayısıyla saat 12.15'te tümen komutanına şu emri verdim:

Taarruzu durdurunuz. Conkbayırı ve Şahinsırtın batıya en hakim noktasını daima elde bulunduracak şekilde, kıtalarınızla işgal ettiğiniz hattı tahkim ediniz.”

Mustafa Kemal artık komutası altındaki askerlerin sevdikleri ve seve seve emirlerine uydukları bir komutandı. O artık, Anafartalar Kahramanı olmuştu.

İstanbul şimdilik kurtulmuştu. Ama öteki cephelerde savaş bütün hızıyla devam etmekteydi.

Anafartalar Grubu Muharebeleri 90-100 bin kişilik düşman ordusunun mağlubiyetiyle ve İngilizler'in yarımada üzerindeki emellerine son verdirmek suretiyle neticelenmiştir.

Mustafa Kemal bu sırada sıtmaya yakalanarak hasta oldu. Conkbayırı'na gelerek siperleri gezen Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın Anafartalar Grubu Karargâhı'na uğramaması, Mustafa Kemal'in ordudan istifa etmesine neden oldu.

(U.D.): Peki, daha sonra ne oldu?

(İ.B.): Ordu Komutanı Liman von Sanders araya girerek Mustafa Kemal'e bir aylık hava değişimi verdirerek bu sorunu çözdü.

Harbiye Nazarı Enver Paşa'ya yazdığı yazıda Mustafa Kemal'i şöyle tanımlamıştı:

“Mustafa Kemal Bey'i vatanın bu büyük savaşta hizmetlerine muhakkak surette muhtaç olduğu, çok müstesna kabiliyetli, yetkili ve cesur bir subay olarak tanımayı ve takdir etmeyi öğrendim.”

İNGİLTERE DONANMA BAKANI WINSTON CHURCHILL: “MUSTAFA KEMAL KADERİN SEÇTİĞİ KİŞİDİR”

Dönemin İngiltere Donanma Bakanı olan W. Churchill ise Mustafa Kemal'i Çanakkale'de “Kaderin Seçtiği Kişi” olarak isimlendirmişti.

Mustafa Kemal, 10 Aralık günü Çanakkale'den ayrıldı.

19 Aralık 1915'te de Müttefikler Çanakkale savaş topraklarından ayrıldı.

(U.D.): Çanakkale Savaşları'nın en önemli sonuçları ne oldu?

(İ.B.): Elbette en önemli sonucu, Çanakkale'de kazanılan zafer, 1. Dünya Savaşı'nın beklenenden fazla uzamasına neden oldu.

Müttefik yardımlarını alamayan Rusya'da ise 7 Kasım 1917'de Bolşevikler yaptıkları ihtilal ile iktidara geldiler.

Çanakkale Savaşı'nın diğer önemli bir sonucu ise, Çanakkale Savaşı'na katılarak üstün bir savaş tecrübesi kazanan subay kadrolarının Kurtuluş Savaşı'nın komutanlarını oluşturmalarıdır.

(U.D.): Son söz olarak neler söylemek istersiniz?

(İ.B.): Öncelikle, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü'nde bütün şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Çanakkale Zaferi bir ülkenin bütün insanlarının hiçbir ayrım ve farklılık gözetmeksizin omuz omuza vererek savaşmasının bir destanıdır. Çanakkale'deki şehitlikleri dolaştığınız zaman bunu yakinen görürsünüz.

BİRLİK VE BÜTÜNLÜĞE İHTİYACIMIZ OLAN ŞU ZORLU GÜNLERDE HEPİMİZ 1915 ÇANAKKALE RUHUNA SAHİP ÇIKMALIYIZ

Ülkemizin birlik ve bütünlüğe ihtiyaç duyduğu bu günlerde, herkesin 1915 Çanakkale ruhuna sahip olmasının ve yaşamasının önemli olduğunu düşünüyorum.

İngiliz yazar Alan Moorehead Gelibolu kitabında şunları yazmıştır:

“O genç ve dahi Türk Şefi'nin (Mustafa Kemal) o esnada orada bulunması, müttefikler bakımından, talihin en acı darbelerinden biridir.”

Elbette, Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşları'nın kaderini değiştiren kişidir. 20 Ocak 1915'te 19. Tümen Komutanlığı'na atanan Mustafa Kemal Çanakkale Cephesi'nden ayrılacağı 10 Aralık 1915 gününe kadar Çanakkale Savaşları'nın her anının, her dakikasının içindedir. Bu tartışılacak bir konu değildir.

Bu gerçeğin yanında elbette Çanakkale Savaşları'nda Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Mirliva Cevat (Çobanlı) Paşa ve 3. Kolordu Komutanı Mirliva Esat Paşa'nın da önemli rolü vardır.

Harbiye Nazarı Enver Paşa, cephenin personel, mühimmat, malzeme ve yiyecek ihtiyaçlarının karşılanmasında mevcut imkanlar içinde en iyisinin yapılmasına çalışmıştır.

Çanakkale Savaşı'nın bir de sayısız isimsiz kahramanları vardır.

Çok konuda bölünmüşlüğün yaşandığı bir süreçte, bir de tarihi gerçekler karşısında bölünmüşlük tuzağına düşmeyelim.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp