Top
15/03/2023

Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar

Erdoğan’ın 2002 seçimleri öncesi verdiği sözlerden biri şuydu:

“Ak Parti iktidarında yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar ortadan kalkacak?..”.

Peki:

Kalktı mı?..

Yine bir fıkrayla anlatmaya çalışayım…

Fıkra bu ya…

Zamanın birinde Trakya’da namaz beş değil üç vakit kılınıyormuş…

Ahali, günde üç vakit namaz kılmak zorunda olduğu için şikâyetçi…

Camiinin imamı Arnavut Ramiz Hoca’ya bir heyet gönderip:

“Namaz kılmaktan iş yapmaa zaman kalmaz be ocam; indiresin şunu bi vakte” diye talepte bulunmuş…

Ramiz:

“Buna ben karar veremem be yaa” demiş… “Ama atırınız için gideyım Istanbol’a da payitahttan müsaade isteyim…”.

Gitmiş İstanbul’a…

Ahali heyecanla Ramiz’in payitahttan hayırlı haberle dönmesini bekliyormuş…

Dönüş vakti tahminen yaklaştığında…

Müezzin Hüsmen minaredeki şerefede yol gözlüyormuş…

Derken Ramiz Hoca görünmüş…

Hüsmen haykırmış:

“Te be süleyesin indı mı?.. İndı mı?..”.

Ramiz sağ elini havaya kaldırmış…

Baş parmağını işaret ve orta parmağının arasına sıkıştırıp sallamış:

“Nah indı!.. İki da pindı!..”.

O gün bugündür Trakyalılar da namazı beş vakit kılarmış…

Hisseye gelince…

2002 seçimlerinden önce var olan:

Yoksulluk…

Yolsuzluk…

Ve yasaklar:

Kalkmadığı gibi…

Katlanarak arttı…

Umarım vazgeçer

Tarih 23 Şubat 2021…

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin İstanbul İl Kongresi yapılıyor…

Erdoğan kürsüde…

Konuşmasının bir yerinde aynen şöyle diyor:

“İstanbul’a son 18 yılda eski parayla 275 katrilyon yatırım yaptık, şimdi beğenmiyorlar, engellemeye çalışıyorlar ya Kanal İstanbul projemizin tüm teknik çalışmaları tamamlandı. Onlara rağmen Kanal İstanbul’u da yapacağız. İnadına yapacağız…”.

Ertesi gün çektiğim videoda Erdoğan’ın bu cümlesini şöyle eleştirdim:

“Bir devlet adamı bir icraatı inadına yapmaz… O icraat akılcı ise yararlı ise yapar…”.

 (https://www.youtube.com/watch?v=qsH9w6DhDz4)

Geleyim bugüne…

Erdoğan, Kanal İstanbul’un adını bile anmıyor…

Artık ansa da:

Yapamayacağını cümle âlem biliyor…

Ancak…

Aynı Erdoğan’ın…

Anayasaya rağmen CB adayı olmak için YSK’ya başvuracağını…

Bunu da inadına yapacağını savunanlar var…

Umarım:

Erdoğan Kanal İstanbul’dan vazgeçtiği gibi…

Anayasaya ihanet…

Ve…

Anayasayı ihlalden de vazgeçer…

Tek sorumlu

Deprem felâketi sürecinde:

“Devlet nerede?” diye sormak…

“Bu tür tabii afetler kaderin sonucudur” demekle eş değerdir…

Kaderi suçlamak nasıl ki…

Felâketlerden Allah’ı sorumlu tutmaksa…

“Devlet nerede?” diye sormak da…

Hükümeti/iktidarı aklayıp tüm suçu:

“Devlet” isimli organizasyonun üzerine yıkmaktır…

Artık…

Muhalifi muvafığı herkes aklını başına alsın lütfen…

Bir ülkede…

İyi ya da kötü yaşanan her şeyin sorumlusu:

İktidardaki parti

Ve…

Onun genel başkanıdır…

FED ne yapacak?

FED’in enflasyonla mücadele adına faiz yükseltmesine karşı olduğumu:

Bunun bir noktadan sonra:
Durgunluk halinde hayat pahalılığına sebep olarak:

Dünya Savaşı’nı tahrik edebileceğini yazıp söylediğimi hatırlayacaksınız…

Amerika’daki dev banka çöküşlerinden sonra o noktaya gelindi ki…

FED önümüzdeki ay…

Belki hiç:

Faiz arttırmayacak…

Belki de:

25 baz puan arttıracak…

Benim doğrum:

FED’in faizlere hiç müdahale etmemesidir…

Yani:

Muhafazakâr merkez bankacılığının doğrusunu değil…

Liberal demokrat merkez bankacılığının doğrusunu yapmasıdır…

Ters düşüyorum

Merkez Bankası politikalarının bağımsız…

Yani:

Özerk olmasından yana…

MB politikalarını siyasi iktidarın belirlemesine ise:

Karşıyım…

Günümüz dünyasında…

Merkez Bankalarının rezerv tutmaları fikrine de katılmıyorum…

“Rezerv” dediğiniz şey…

Bankadan kredi kullanıp…

En az yarısını…

Bankada vadesiz mevduat olarak tutmak gididir…

Muhalif siyasetçi ve iktisatçılar:

“MB’nın 128 milyar doları buhar oldu uçtu” diye ortalığı ayağa kaldırdıklarında:

“Hayır uçmadı, buhar da olmadı ama olması gereken fiyattan daha düşük fiyatla satılarak birilerine haksız kazanç sağlandı” dediğimi:

KORKUSUZ’daki bu köşenin devamlı okurları ile…

Youtube kanalımı izleyenler hatırlayacaklardır…

Sözümün özü canlarım…

Devletin piyasaları:

Denetlemesini…

Ancak…

Müdahale etmemesini istiyorum…

Yani:

Erdoğan’ın ekonomi görüşüyle…

Benim görüşüm:

Yüz seksen derece ters…

Sözünü tuttu mu?

Erdoğan’ın genel başkanlığındaki AKP’nin 2002 seçimlerini kazanmasını sağlayan söylemlerinden biri:

“Ak Parti iktidarında üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü geçerli olacak…”.

Diğeriyse:

“Vatandaş devletin değil, devlet vatandaşın hizmetkârı olacak” vaatleriydi…

Erdoğan sözünü tuttu mu?..

Hayır…

Sözünü tutmadığı gibi aksine…

Erdoğan iktidarında vatandaş belki sadece CHP’nin tek parti döneminde olduğu kadar:

Devletin hizmetkârı oldu…

Yani:

Devlet “sahip…”.

Yurttaş “köle” oldu…

Neden acaba?

Daha önce verdiğim bir örneği bir kez daha…

Ama bu defa…

Başka bir konuda kullanacağım…

Değer verdiğiniz bir kişi…

Ya da iş ortağınız:

Bindiği dalı kesiyor…

Ne yaparsınız?..

Ya:

Uyarırsınız…

Ya:

“Harika, testere eline çok yakışmış” der; ağaçtan düşmesine yardımcı olursunuz…

Ya da:

“Amaaan ne hali varsa görsün” der…

Geçer gidersiniz…

Doğu Perinçek…

HÜDAPAR’I Cumhur İttifakı içine alarak bindiği dalı kesen Erdoğan’ı uyarıyor…

Bahçeli ve Destici ise:

“Harika, testere eline çok yakışmış” diyerek:

Tahrik ve teşvik ediyor…

Neden acaba?..

Sorgulanır

HÜDAPAR ile ortak olan Erdoğan

HDP ile görüşecek olan Kemal Bey’e tek bir laf edemez…

Ederse…

Bu defa:

Hukuk ahlâkı değil…

Siyasi ahlâkı da:

Sorgulanır…

Dünün tweeti

Aytaç Artuk

@aytacartuk80

Yağma ve hırsızlığa engel olması gerekenler bizzat bu eylemlerin faili oluyorlarsa tuz kokmuş demektir. Devletin tüm kurumları zıvanadan çıkmış durumda. Peki biz kime güveneceğiz?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp