Top
02/06/2023

100. yıl… Söz sırası Seçil Hoca’da…

Sevgili okurlarım, dünkü yazımda söz ettiğim bir husus vardı ve bence çok önemli idi…

İktidar, Cumhuriyet'in 100. yılını kutlamak için bugüne kadar somut bir tek adım bile atmamıştı.

Oysa bu yıl sadece Cumhuriyet'in değil, aynı zamanda Lozan Antlaşması'nın ve Ankara'nın başkent oluşunun da 100. yıldönümü.

Gelecek yıl ise sırada devrimlerin başlangıcının 100. yılı olacak.

Tarihçi Prof. Dr. Seçil Karal Akgün'den dün aldığım mesaj ilginçti. Beni doğruluyor ve bu konularda hiçbir hazırlık olmadığını vurguluyordu.

İşte Seçil hocanın biraz kısaltarak kullandığım mesajı:

★★★

“Sayın Emin Çölaşan, her zaman olduğu gibi dünkü yazınızı da Sözcü'de okudum. Çok önemli olan, ancak özellikle unutturulmak istenen önemli bir konuya değinmişsiniz.

Takvim yılı olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin 100.  yılına girdik, hatta beşinci ayını bile devirdik.

Bu yıl ayrıca bize bu günleri sağlayan Lozan Antlaşması'nın, hatta 1919 yılının son haftasından beri Türk ulusunun kalbinin attığı Ankara'nın başkent oluşunun da 100. yıldönümünü kutlayacağız.

Acaba HÜKÜMET  bu yaşamsal olayları ULUSAL BÜTÜNLÜK içinde kutlamak üzere ne gibi hazırlıklar yaptı ve yapıyor?

Bildiğimiz kadarıyla, Lozan Antlaşması'ndan zarar görenler, çıkarları sarsılanlar, en az bir yıl önce İsviçre'nin Lozan kentinde 24 Temmuz'da antlaşmanın kendi açılarından haksızlığını anlatan bir sergi açma hazırlığına başladılar.

Görünen odur ki ne 24 Temmuz, ne de 29 Ekim için Türkiye'de ciddi bir hazırlık yoktur. Oysa her ikisi de varlığımızı borçlu olduğumuz olaylardır.

Cumhuriyet tarihimizin en görkemli kutlamaları hak etmiş aşamalarıdır.

Üstelik ikisinin de yaklaşmakta olduğu, bu iki tarihin de önümüze geleceği yıllar öncesinden biliniyordu.

★★★

Gelmiş olduğumuz noktada büyük bir olasılıkla birkaç ay önce bir iki sempozyum ya da yayının alt yapısını hazırlama girişimleri başlatılacak,  bir iki konuşma, konferans ve/veya sempozyumla yıldönümleri geçiştirilecek, göz ardı edilecektir.

Bu tür etkinlikler de kuşkusuz önemlidir ama  KALICI ve ÇARPICI  olmaları için sunucuların bilinenin tekrarını  değil, yeni araştırmalar üzerine,  yeni bilgilerin ışığında hazırlanmış sunumlar yapmalarını gerektirir.

Bu da zaman alacağından, en az bir iki yıl önce duyurulmuş olmalarını gerektirirdi.  Kısacası çoktaaan alt yapı hazırlıklarının yapılabilmesi için KOMİSYONLAR kurulmuş,  projeler hazırlanmış olması gerekirdi.

-Devlet yetkilileri önemli olaylarda hemen sorumluluğu devredecekleri komisyonlar kurmayı pek severken, yapılması gerekenleri UNUTMAK ve UNUTTURMAK istediklerinden olmalı.

-Cumhuriyetin 100. yıl kutlamaları için ciddi bir komisyon kurulduğunu bile duymadık.  Oysa iyi bir koordinasyon oluşturup söz gelimi şunlar yapılmadı idi:

-Yapılacak her şeye eklenecek bir LOGO hazırlanmalıydı.

-Milli Eğitim Bakanlığı gençleri devreye sokmak için okullarda her düzeyde duyarlılık yaratmalıydı.

-Dışişleri Bakanlığı yabancı ülkelerde büyükelçilikler ve konsolosluklar kanalıyla Cumhuriyet rejimini anlatmalıydı.

-Turizm ve Tanıtma Bakanlığının turistleri T.C. hakkında bilgilendirecek alt yapı çalışmalarını çoktan başlatmış olması gerekirdi.

-En azından Cumhuriyetin 10., 50. ve 75. yıldönümlerinde neler yapıldığını inceleyip, onlardan esinlenerek  KALICI değeri olacak, 100. yıl anısına kuşaktan kuşağa aktarılacak simgesel bir şeyler getirecek planlar yapılmalıydı.

75. yılda bu tür çok şeyler yapıldığını unutmayalım.

★★★

Bunlar önce devlet katında kararlaştırılan bir makamın yapacağı DUYURU ile başlayabilirdi. Zaman alacak bu gibi girişimler ne yazık ki halen yapılmış değil.

Başka neler yapılabilirdi?

Kutlamaların halkı kucaklaması gerektiğinden ille de yüksek düzeyde ve bilimsel olmaları şart değildir ama KALICI olacak bir şeyler düzenlenmesini gerektirir.

Hatta bir de Atatürk'ün “Yurtta sulh cihanda sulh” ya da “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” gibi sözlerinden esinlenen temalar belirlenmesi yerinde olurdu.

100. yıl anısına PUL ve hatıra PARA basılması bu aşamada akla geliyor. Ama her biri için önce SORUMLU belirlenmesi, sonra üstündeki  görüntülerin  saptanması için katılma koşullarının duyurulacağı YARIŞMALAR açılması,  eleme ve seçmeleri yapmak üzere bunları karara bağlayacak  jüriler oluşturulması şarttır ama bu da zaman gerektirir.

100. yıl anısına sergiler, albüm ve prestij kitaplar yayınlanmalıdır ama bunlar Kurtuluş Savaşı görüntüleri üzerine değil, Atatürk'ün öngördüğü çağdaş uygarlığa ulaşmak için 100 yılda kültür-eğitim-sanat-ulaştırma-sanayi-turizm alanlarında yapılanları içermelidir.

Oysa 20 yılı aşan bir süre oldu ki, tam tersine, yapılanlar silinmek istenmektedir.

Zaten böyle bir şeyler yapmak için zaman da kalmamıştır.

★★★

Bir örnek vereyim. Ulus Meydanı'ndaki heykel gibi simgesel olacak 100. yıl anıtı yapılabilir. Bu da yukarıdaki adımları gerektirdiğinden 29 Ekim'e yetiştirilmesinde geç kalınmış olsa bile önümüzdeki takvim yılında olabilir.

Her ilde bir 100. yıl müzesi kurulabilir, sergiler açılabilir.

Tasarılara gençleri ve çocukları katmak için Türkiye çapında ilk ve orta öğretim kurumlarında belli sınıfların öğrencilerine kendilerinin ya da ailelerinin Cumhuriyet anılarını, duygularını veya bakışlarını anlatan kompozisyon ya da resim yarışmaları düzenlenebilirdi.

yıl duygusunu ve coşkusunu yansıtan güfte ve beste yarışmaları açılabilirdi.

★★★

Sayın Çölaşan bu gecikmişlik için kovit salgını, son depremler ve hatta içinde yaşadığımız seçim atmosferi gibi günah keçileri bulmak kolaydır ama bu saydıklarım mutlaka yapılmak zorundadır.

Uzak görüşlülük devlet adamlığının ve siyasal sorumluluğun en ön koşullarından biri olduğu için bunları mazeret saymak mümkün değildir.

Tasarılara ve yapılacak işlere çok önceden başlanmış olması gerekirdi.

Dolayısıyla CUMHURİYET'İN 100. YILININ layık olduğu ve olması gerektiği gibi kutlanması için takvim yılı değil, duyurular esas alınarak şimdi bile bir takım girişimler başlatmak mümkündür.

YETER Kİ DEVLETİ YÖNETENLER CUMHURİYET'LE, DEMOKRASİYLE, İNSAN  HAKLARI VE İNSANLIK ONURUYLA ÖRTÜŞEN  BU REJİME İNANSIN  VE GERÇEKTEN KUTLANMASINI  İSTESİN!”

Bu söyledikleri, dile getirdiği inanılmaz aymazlık, umursamazlık ve acı gerçekler için Seçil Karal Akgün'e teşekkür ediyorum.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp