Top
Ege Cansen

Ege Cansen

cansen@sozcum.com

25/02/2021

Sıfır rezerv teorisi

Yıllar önce Hürriyet'teki köşemde Türk ekonomisinde yapısal bir reformun (Devrim diye okuyun) gerçekleşebilmesi için öncelikle Merkez Bankası'nın rezervlerinin “sıfır” olması gerektiğini yazmıştım. Yapısal reformdan kastım da, ülke ekonomisinin “cari açıkla büyüme” tuzağından kurtulup “cari açıksız büyüme” modeline geçmesiydi. Sürekli cari açık veren ve dış borç stoku durmadan büyüyen bir ülkede, merkez bankasının döviz rezervi biriktirmesinin anlamı, ülkenin daha fazla dış borç alması demektir. Yani ülkenin dış borcu, Merkez Bankası döviz rezervi oluştursun diye artıyordu. Bu, bu kadar basit cebirsel bir ilişkidir. Merkez Bankası başkanları “Niçin döviz rezervi biriktiriyorsunuz?” sorusuna “kreditörlere güven vererek, dış borçlanmayı kolaylaştırmak ve maliyetini düşürmek için” diye cevap veriyordu. Bu sadece onların değil, akıl hocalarının da tavsiyesiydi. Çünkü ülkemizde “Cari açıksız kalkınamayız” inancı vardı. Cari açık vermek Tanrı'nın emri olduğuna göre, Merkez Bankası da buna uygun davranmalıydı. Bu, bugün de böyledir.

BUHARLAŞAN REZERVLER

Bir yandan hükümetin çizdiği “Düşür ki faizi, enflasyon da düşsün” kısıtını aşamazken, diğer yandan ekonomiyi “devalüasyon-enflasyon” sarmalına sokmamaya çalışan sabık Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın yapacağı tek şey, Merkez Bankası'nın elindeki dövizleri satarak kur artışını bastırmaktı. Bunun da doğal sonucu olarak 128 milyar olduğu söylenen döviz stoku eridi. Çünkü bu süreçte “yüksek faizle motive olan” sıcak döviz girişleri durdu, hatta çıkışlar başladı. 128 milyar dolar nereye gitti? Öncelikle vatandaşın döviz mevduatına, daha sonra kısa vadeli dış borçların azalmasına ve cari açığın finansmanına gitti. Bu cari açığın önemli bir kısmı altın ithalatından doğuyordu. Dolayısıyla kamunun dövizi halkın altını oldu. Ama ülkeye taze para girmediği için deniz bitti. Döviz de aldı başını gitti.

BERAT ALBAYRAK DEVRİMİ

Berat Albayrak, benim savunduğum “Ekonomik devrimden önce rezervler sıfıra inmelidir ki, Hızır (cari fazla) imdadımıza yetişsin” tavsiyeme, istemeden kaderin cilvesiyle gelmiş oldu. Sıkışınca kendini savunmak için “Ekonomide devrim yapıyoruz, ben artık döviz fiyatına bakmıyorum” dedi. Bunun üzerine TL'nin değeri, freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı düşmeye başladı. Bunun sonucunda, enflasyonun da kontrolden çıkması tehlikesi belirdi. Durumu dehşetle izleyen usta maliyeci Naci Ağbal'ın dikkat çekmesi üzerine AKP panikledi. Eğer “sıfır rezerv” noktasına bilinçli olarak gelinmiş olsaydı, hükümet paniklemeyecek ve devreye derhal önceden ayrıntılı olarak hazırlanmış “yeni modele geçiş planı” konacaktı.  Ama ortada ne “cari açıksız büyüme” niyeti ne de iradesi vardı. Sistem derhal “fall back” pozisyonuna geçti. Eski taslı eski hamam “under new management” açıldı.

Son söz: Firma borçlanır, ülke borçlanmaz.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları