Top
06/05/2023

Alavere dalavere

Alparslan Türkeş'in "1944 Milliyetçilik Olayı" adlı kitabının etkisinden hayli zaman kurtulamamıştım.
Zira henüz orta mektebe başladığım yıl okumuştum ve işkenceye ilk kez bu vesileyle muttali olmuştum.
Her 3 Mayıs "Türkçülük Günü" olarak anılır ya, benim de aklıma hep bu kitap gelir.
Korkunçtu!..
Tabutluk denen hücrelerde "Nazi Almanyası"ndan öğrendikleri işkence tekniklerini "Milliyetçiler" üzerinde denemişlerdi.
Merhum Türkeş'in de tırnaklarını sökmeye kalkışmışlardı.



***

Milliyetçilere, İslamcılara ve sosyalistlere eziyet etmek İnönü rejiminin karakteristik özelliğiydi.
"Turancılık davası" dolayımında işkence altına alınan milliyetçilerden biri de 2010'da kaybettiğimiz merhum Ordinaryüs Prof. Reha Oğuz Türkkan'dı.
Mustafa Kemal'in "Türkkan" soyadını verdiği Medine direnişinin kahramanı nam-ı diğer "Çöl Kartalı" Fahreddin Paşa'nın da amca tarafından yeğeniydi.
İsmet İnönü işte bu Reha Oğuz Türkkan'ın Tapu Kadastro Genel Müdürü babasından, Maçka Taşlık'ta saraya ait olan büyük bir araziyi üzerine geçirmesini istemişti. Fakat isteği kabul görmemişti.
Sizin anlayacağınız, Reha Oğuz'un "milliyetçilik suçuna", istediği araziyi İsmet Paşa'ya peşkeş çekmeyen babanın oğlu olmak "suçu" ilave edilmişti.
İnönü hazretleri intikamını almak için o tarihte 24 yaşında olan ve Atatürk'ün milliyetçi düşüncesine sahip çıktığı için akıl almaz işkencelere maruz kalan Reha Oğuz Türkkan'ın suçlu bulunması için milli savunma bakanını devreye sokacak kadar mahkemeye baskı yapmıştı.
Hülasa, hakkı olmayan bir araziyi zimmetine geçirmek için gencecik bir delikanlıya yapmadığını bırakmamıştı.
Bunların en dürüst lideri buydu, bu kadardı.



***

Necip Fazıl'dan Sadık Albayrak'a kadar mukaddesatçı muhafazakârları da zindanlarda çürütmüşlerdi.
Bunların Nâzım Hikmet güzellemelerine de bakmayın. Mavi gökyüzünü ona da dar etmişlerdi.
O kadar ki, boşu boşuna 13 yıl yatırdıkları mahpus damında başladığı açlık grevinde fenalaşmış, hastaneye kaldırılmıştı... Orhan Veli'den Tanpınar'a, Abidin Dino'dan Sait Faik'e kadar birçok aydın ve sanatçı hastaneye gönderdikleri mektupta Nâzım'ı açlık grevinden vazgeçirmek için, "Sizi haksız yere hapiste tutan irade halkın oyu ile iktidardan uzaklaştırılmış bulunuyor. Yeni iktidar kuruluncaya kadar açlık grevinize fasıla vermenizi ısrarla rica ediyoruz..." diyorlardı.
Peki, "Sizi haksız yere içerde tutan irade..." dedikleri hangi iradeydi?
CHP iradesi değil mi?
"Halkın oyu ile iktidardan uzaklaştırılan" mahut iradenin yerine gelen Menderes'in Demokrat Parti'si Nâzım Hikmet'i özgürlüğüne kavuşturmuştu. Tıpkı dönemin Başbakanı Erdoğan'ın 2009'da Nâzım'a tekrar Türk vatandaşlığı ve iade-i itibar kazandırdığı gibi.
Kürtler mi?
Ne kendileri ne de dilleri yasaldı.
CHP'nin ve bilumum asalak aydınlarının Kürtler güzellemesi, "Alavere dalavere Kürt Memet nöbete" mesabesindedir. Kimsecikler aldanmasın...
Sırf Kürt olduğunu söylediği için kovuşturmaya maruz kalan Şerafettin Elçi'nin adını havaalanına veren, Kürtçe yayın yapan TRT Kurdî'yi kuran Cumhurbaşkanı Erdoğan'dır.
Kimsecikler unutmasın.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp