Top
12/10/2018

Kıymeti bilinmeyen nimet zail olur

Biz insanların hiçbir zaman düzelmeyen bazı manevi hastalıkları vardır. Hiçbir dönemde bu hastalığımızı tamamıyla tedavi edemedik. Bazen azalttık, üstünü kapattık fakat tamamıyla yok edemedik. Bu hastalıkların bir kısmını sıralayalım; 1- Hasetçiyiz. Haset en büyük zafiyetimizdir. Kıskanırız. Öldüresiye, ölesiye kıskanırız. Neredeyse şer olanı bile haset ederiz. 2- Nimeti kıskanırız. Başkasının varlığını, mevkiini, makamını, boyunu, posunu, şekli şemailini kıskanırız. 3- Allah'ın lütfettiği bir imkânı şahsımız ve sevdiklerimiz için harcarız. Ama yoksulu, garibanı, düşmüşü, muhtacı ıskalarız. 4- İnsanların açığını ararız. Yoksa da buldururuz. Rapor ederiz. Bir kenara yazarız. Günü gelince de hiçbir ilke ve kural tanımadan kullanırız. 5- Bizi belli bir makama getirenden övgüyle bahsederiz. Ama gün gelir, biraz başkasıyla paylaş yetkini dese, yeter, biraz dinlen dese ondan kötüsü yoktur deriz. Yani nankörüz. 6- Haramı kendimiz için caiz sayarız. 7- Başkasına da caiz olanı ona haram sayarız. 8- Kıymeti bilinmeyen nimet günün birinde elimizden alınır. Zeval bulur. Yanlışa devam edersek imanımız da zeval olabilir. Kısacası bu. Ama daha çok hastalığımız var. Tedavi olmazsak, hastalık yayılır. Hastalığımızın tedavisi tövbedir. Akıldır. Vicdandır. Tefekkürdür. Tövbe etmeliyiz. İstiğfar etmeliyiz. Durup düşünmeliyiz. Ehil olanı bulmalıyız. Ehil olmayan kardeşimiz olsa uzak tutmalıyız. Dünya için ahiretimizi kaybetmemeliyiz. Kimse bizim imanımızdan önemli olamaz. Sadıkları bulmalıyız. Salihlerle yol almalıyız. İyi gün değil, zor gün dostunu sarmalıyız. Dün yanımızda olan bugün nerede buna bakmalıyız. Nimeti kıstığımızda bize anid bir düşman olanı kim bize tanıttı. Ona bakmalıyız. Ondan da uzak olmalıyız. Doğru dost seçmeliyiz. Diyelim ki bir genel müdüre eğer çaycısı, müstahdemi, şefi, memuru; şube müdürü veya daire başkanı kadar rahat ulaşamıyorsa genel müdürün kontrolü ele geçirip buna engel olanları silkelemesi, sorgulaması lazım. Kısacası hepimiz sorumluyuz. Her baba, her anne, her öğretmen, her müdür, her milletvekili, her imam, her müftü, her akademisyen hepimiz sorgulanacağız. Ölüm ve hayat, hesap ve cennet veya cehennem o kadar iç içe ki! Bilemezsiniz. Anında gelebilir. Hiç hazır değilken. Belki yukarıda yazdığım tövbe, istiğfarı hiç yapmadan. O halde günahına ve hatana başkasını ortak etmeden tövbe et. Kendini dünyanın en günahkârı say. Herkesi kendinden daha iyi ve temiz bil. Böylece nefsindeki firavunu durdurursun. Yoksa helak olursun da haberin olmaz.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp