Top
13/06/2020

Türkiye’nin iç politika, dış politika ve ekonomideki egemenlik savaşı ve Türkiyeciliğin başarısı

Türkiye için en iyi dış politika evin içini düzeltmekti... Buradan başlandı, içerideki bürokratik vesayet sistemi demokratik istikamette dönüştürüldü. Şimdi Türkiye, dış politikada müttefik vesayetinden kurtularak uydu müttefiklik ilişkisini sona erdiriyor... İç ve dış vesayeti birbirine lehimleyen bürokratik vesayetin askeriye, hariciye ve maliye bürokratları ile onlarla eklemlenmiş devşirilmiş siyaset sınıfı, iktisadi rasyonun dışında vesayetin desteğiyle büyüyen büyük sermaye, medya sınıfı, devşirilmiş bazı meslek kuruluşları ve sendikal bürokrasiydi... Bu büyük mücadelenin uzun, zor, yıpratıcı, yıkıcı ve kirli olması kaçınılmazdı. Nitekim terör, medya savaşları, parti kapatma tehdidi, sokak eylemleri, yargı darbesi teşebbüsü, nihayet doğrudan askeri darbe teşebbüsleri, ekonomik saldırılarla her seçenek denendi, deneniyor... İçerideki ve dışarıdaki vesayet organlarının kan dahi dökerek her türlü melaneti denediği egemenlik savaşında, milletimiz ve onun seçtiği siyasi otoriteler sivil ve demokratik hukuk devletinin sınırları içinde galip geldi. Egemenlik mücadelesini üstelik bu şekilde kazanmak altın kıymetindedir. Türkiye karşı yürütülen egemenlik savaşının üç ayağı vardır. İçerideki ayakta, toplumun kendini yönetme hakkı ve hürriyetleri; dışarıdaki ayakta, milletin istiklali ve şahsiyeti ile son olarak üçüncü ayakta bunları birbirine lehimleyen ekonomik eklem, refah ve milli menfaatler hedef alınmıştır. Türkiye içeride kendini demokratik olarak yönetebilmesi ve vatandaşların hürriyetlerine, dışarıda milli menfaatlerine karar verme ve istiklali anlamına gelen milli egemenliğine sahip çıkma azmi millisi, müttefiklerin tecrit ve çok büyük ekonomik maliyet ödetme tehditleri ve gayretleriyle neticelenmiştir. Türkiye'nin 'müttefik tecridi' ve 'müttefik tehdidi'ne karşı icap ederse Rusya ile işbirliğini deneyen çok yönlü diplomasisi ve Batı'ya rağmen milli menfaatlerini koruma ve bunu askeri zemine taşıma iradesi dış politikada sonuçlar vermeye başlamıştır. Türkiye'nin içeride ve dışarıda milli egemenliğini korumak için ekonomik manipülasyon, spekülasyon, karalama ve tecride direnme kararlılığı ile aldığı tedbirler de sonuç vermiş, Türkiye ekonomik bir direnç noktası ve büyüme dinamizmi yakalanmıştır. Batı'nın Türkiye'yi ucuz asker deposu ve her söylenene itaat edecek bir 'uydu müttefik' olarak gördüğü Soğuk Savaş paradigması bugün çok açık bir şekilde çökmüştür. Türkiye artık kendi milli menfaat ve politikalarına aykırı olacak Batı dayatmalarını kabul edemez. Milli egemenlik ve milli politikayı Batı karşılığı olarak anlayan veya öyle takdim ederek tahfif etmeye çalışanlar çok büyük bir yanılgı içindeler. Türkiye kendini Batı karşıtı olarak tanımlamayacak kadar stratejik akıl ve tecrübeye sahiptir. Tahfif etmeye çalışanlar ise milletimizin, kurumların ve kendileri gibi 'mutlak Batıcı', 'uydu Batıcı' olmayan elitlerin milli şuur ve kabiliyetlerini ziyadesiyle küçümsemektedirler. Önce FETÖ, şimdi de AK Parti'den ayrılan hizbin kendilerinden başka akıl olamayacağı zehabı çok dramatik bir kibirdir. Yenilmeleri ve tasfiye olmaları dalı birinci hata bu kibirden kaynaklanmıştır. Lejyonerler gibi oradan oraya transfer olan ve milli bir çıpaları olmayan bu güruhlar yaşadıkları yenilgiyi hala kavrayabilmiş değildir. Her stratejik değerlendirme bir yer esas alınarak, bir mensubiyetle, bir güç adına yapılır... Bunlar vatan, millet ve devlet anlamına gelir. Buna karşı olan ideoloji ve partizanların stratejik değerlendirmesinin hedefi/düşmanı da bu üç hükmi şahsiyet, değer ve kavramdır... Bu yüzden Türkiyeci olmak bir yana Türkiye'yi bir özne olarak değerlendir(e)meyen, adeta yokmuş gibi analiz yapan çevreler yurt içinde ve bilhassa yurt dışında da artık daha az ciddiye alınacaktır... Bu çevrelerin şimdiye kadar kurguladıkları Türkiye imajı tamamen çökmüştür. Bu çevrelerin etrafındaki ittifakın zayıflaması ve iç cephelerde kopmalar olması kuvvetle muhtemeldir.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp