Top
18/03/2023

Normalleşme Sürecinin Son Cephesi: Türkiye-Mısır İlişkilerinin Gelişmesi

2010 yılının sonlarında patlak veren Arap isyanları ve devrimleri sadece Ortadoğu'da değil, bütün Müslüman ülkelerde, hatta bütün dünyada önemli etkileri olan bir değişim dalgası oluşturdu. Önceleri "Arap Baharı" olarak nitelendirilen ve hemen bütün devletleri için beklenmedik bir gelişmeler serisi başlatan bu süreç, Batılı devletlerin kısa sürede toparlanıp bölgedeki statüko yanlısı devletlerle birlikte tersine dönmeye başladı. 2013 yılının ortalarından itibaren başlayan karşı devrim hareketleri ve gelişmeleriyle birkaç yıl içerisinde Ortadoğu bölgesi yaklaşık olarak eski haline döndü. Bölgede değişim güçleri elde ettikleri kazanımları büyük ölçüde kaybettiler. Mısır, Libya, Yemen ve son olarak da Tunus'ta demokratik yönetimler yıkıldı, yerlerine eski usul tek adam rejimleri ikame edildi veya bu ülkeler iç savaşlara sürüklendiler.

Bu dönemde Türkiye, bölge halklarının desteğiyle iktidara gelen değişim güçlerine destek verdi. Bölgedeki yönetimleri de halkın taleplerini dinlemeleri ve talepleri mümkün mertebe yerine getirmeleri tavsiyesinde bulundu. Ancak, statüko güçlerinin baskın gelmesiyle birlikte bölgesel ve küresel bütün statüko güçleri Türkiye'yi önce yalnızlaştırdı, sonra da ötekileştirdiler. PKK ve FETÖ'nün de iç politikada ciddi kalkışmalara kalktığı bir dönemde Türkiye ciddi meydan okumalarla karşı karşıya bırakıldı.

Bütün bu gelişmelere karşı siyasal istikrarı koruyarak ve Türkiye'ye yönelik iç ve dış tehditleri bertaraf ederek karşılaştığı sorunların üstesinden gelen Türkiye yeniden dış politikadaki atılımlarına ağırlık vermeye başladı. Suriye'nin kuzeyinde DEAŞ ve PKK/YPG'ye karşı dört ayrı zamanda geniş ölçekli askeri operasyonlar gerçekleştiren Türkiye, bazı önemli bölgesel krizlere de askeri müdahalelerde bulunarak dengelerin değişmesine vesile oldu. Ermeni işgali altındaki Azerbaycan topraklarının özgürleştirilmesi, diğer Körfez devletlerinin ablukasına maruz kalan Katar'a sağlanan desteklerle direncinin düşmesine engel olunması ve sağladığı askeri destekle Libya'daki meşru hükümetin General Hafter'e karşı direnmesi konularında ne kadar etkili ve caydırıcı bir güç olduğu ortaya çıktı.

Bu ortamda diğer bölgesel devletlerin Türkiye'ye bakışları değişti, Ankara'ya saygı duymaya başladılar. Akabinde bunun gereği olarak bölge devletleri Türkiye'ye bakışlarını olumlu anlamda değiştirdiler. Öte yandan, Türkiye de görece istikrara kavuşan Ortadoğu bölgesine yönelik yeni gerçeklikler ışığında dış politikasını yeniden yapılandırdı. Bu karşılıklı siyaset değişikliği doğrultusunda, küresel bazı gelişmelerin de etkisiyle, Ortadoğu bölgesinde kapsamlı bir normalleşme süreci başladı.

Önce, 2021 yılının ilk ayında Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn, Katar'a yönelik bir siyaset değişikliğine gitti. Daha sonra Mısır, Ürdün ve Fas gibi diğer Arap devletlerinin de dahil olmasıyla Arap dünyasında bir normalleşme süreci başladı. Üçüncü olarak da Türkiye ile Arap devletleri arasında normalleşme adımları atıldı. Türkiye, önce BAE, daha sonra ise Suudi Arabistan ile ilişkilerini normalleştirdi. 2022 yılında karşılıklı ziyaretler gerçekleştirildi ve ülkeler arasında çok sayıda ikili antlaşma imzalandı.

Türkiye'nin Mısır ile ilişkilerini geliştirmesi ise bölgesel normalleşme sürecinin son halkası olarak nitelendirilebilir. Bölgenin iki önemli devleti olarak birbirlerini görmezden gelme durumları söz konusu olamaz. Zaten Libya ve Doğu Akdeniz gibi bölgesel krizlerde farklı ve zıt pozisyonlar takınan Akara ile Kahire'nin izlediği siyaset, kendi amaçlarına zarar vermeye başlamıştı. Dolayısıyla, iki devlet de ikili ilişkilerini normalleştirmek için uygun ortam bekliyorlardı. 2021 yılında taraflar arasında bazı istikşafi görüşmeler yapılarak ilişkilerin geliştirilmesi için olumlu bir hava oluşturuldu. Haziran 2022'de Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, İslam Kalkınma Bankası'nın yıllık toplantısına katılmak üzere Kahire'ye bir ziyaret gerçekleştirdi.