Top
18/02/2023

Maraş Depreminin Psikolojisi

Maraş depremi 13 milyon kişiyi direkt etkilemekle beraber 85 milyonluk Türkiye'yi hatta tüm insanlığı psikolojik olarak etkiledi. Depremin yeryüzünü yaracak, şehirleri çökertecek, 38 bin can alacak (enkazlar kaldırılınca sayı artacaktır) düzeyde şiddetli olması dolayısıyla insan ruhunu derinden etkilemesi kaçınılmazdır. Bu deprem bireysel düzeyde hayata bakışımızı değiştirip, ruhsal hastalıklar oluşturacakken; toplumsal düzeyde devleti, organizasyonları ve diğer insanları güven - güvensizlik ve umut - umutsuzluk ikileminde değerlendirmeye sebep olacaktır.

Depremin Bireysel Düzeyde Ürettiği Psikolojiler

Deprem kişilerin geçmişte yaşadığı psikolojik rahatsızlıkları tetikleyebileceği gibi, travmatik etkisiyle daha önce tanısı olmayan kişilerde yeni psikolojik rahatsızlıklar açığa çıkartabilir. Bu yeni çıkan rahatsızlıklar; kaygı, depresyon, psikolojik bedensel belirtiler şeklinde olabileceği gibi depremle daha direkt ilişkili "travmatik yas" veya "travma sonrası stres bozukluğu" şeklinde de olabilir.

Depremden etkilenme şekli kişiden kişiye farklılıklar gösterecektir. Kabaca dört farklı psikolojik seyir oluşacaktır. Bir kısmımız depremden psikolojik açıdan geçici olarak etkilenip kendi normaline dönecektir. Bu gruptaki kişilerde üzüntü, ağlama, çaresizlik, huzursuzluk, bir şeye odaklanamama, ekran başına kilitlenme, korku, öfke, uykusuzluk, midede yanma gibi bedensel belirtiler bir süreliğine oluşsa bile kısa sürede kendi normallerine dönerler. Bu durum olanları unutup duyarsız olmak anlamına gelmez, aksine hastalanmadan deprem ve sonuçlarıyla mücadele etme anlamına gelir. İkinci grup, "akut stres bozukluğu" adını verdiğimiz bir klinik tablo geliştirecek ama bir ay içinde kendi normaline dönecektir. Bu kişiler depremi sıkıntılı bir şekilde tekrar tekrar hatırlayacaklar, her uyaranla deprem yeniden oluyor hissi yaşayacaklar, kabuslar görecekler, duyguları olumsuza dönecek, dalıp gidecekler, depremi hatırlatan her şeyden kaçıp uzaklaşmak isteyecekler, her an bir şey olacakmış gibi tetikte olacaklar ve uykuları bozulacaktır. Üçüncü grupta ise bu belirtiler artık bir aydan daha fazla devam edecek ve "travma sonrası stres bozukluğu" dediğimiz tedavi gerektiren klinik tablo yerleşecektir. Dördüncü grupta ise kişi depremin ürettiği psikolojik etkilerden kurtulup kendi normaline dönmesinin ötesine geçip, neyin daha önemli olduğunu anlayarak, hayat önceliklerini değiştirerek "daha anlamlı bir hayat" yaşar hale gelecektir. Bu duruma psikoloji literatüründe "yaşam değiştiren deneyim" ve "travma sonrası büyüme" denir.

Travma sonrası stres bozukluğu yaşayan kişileri, bedeni zarar görmüş ve fizik tedavi gerektiren kişilerin psikolojik versiyonu gibi düşünebiliriz. Zihnimiz normal çalışma düzenini kaybetmiş, yaralanmıştır. Bu tabloyu yaşayanların bir kısmı kendiliğinden zamanla iyileşirken diğer bir kısmı tedavi edilmedikçe yıllarca kalıcı olabilir. Kaba bir matematikle söylersek birinci grup hepimizi kapsarken, ikinci gruba depremden direkt etkilenenlerin %50'sini, üçüncü gruba ise depremden direkt etkilenenlerin %10'u girecektir. Bu rakamlar, depremden fiziksel olarak yaralananlara ek olarak yaklaşık 1 milyon insanın psikolojik olarak yaralı hale geleceği anlamına gelir.

Depremin Toplumsal Düzeyde Ürettiği Psikolojiler

Deprem sonrası toplumda korku, üzüntü, olup bitenleri durdurma isteği, yardım etme arzusu, çaresizlik ve öfke gibi yoğun duygular oluştu. Bu yoğun duygular insanları dayanışmaya da çatışmaya da geçirebilecek güce sahiptir. Nitekim bu yoğun duygular hem yardımlaşma ve dayanışmaya hem de siyasal kutuplaşmaya aracı oldu. Yoğun duygular bundan sonra da deprem gündemi ile beraber dolaşımda olmaya devam edecektir.

İnsanlar afet durumlarında farklı tepkiler verirler. Bir kısmımız harekete geçerek elinden geleni yapmaya çalışırken, bir kısmımız ekran başında kalarak ağladı çoğu kimse bu iki kesimin arasında tepkiler verdiler. Az sayıda insanda duyarsızlık oluşurken baskın çoğunlukta dayanışma davranışı baskın geldi.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp