Top
Kerem Alkin

Kerem Alkin

kalkin@bloomberght.com

26/10/2018

Doların zor günleri ve PPK

İngiliz Sterlini'nin tahtına 1925'ten itibaren göz diken ABD Doları, 1944'te Bretton Woods uluslararası para sistemiyle 'kapitalizmin yeni gözdesi' olmasıyla, dünya merkez bankalarının uluslararası rezervlerin yüzde 77'sini oluşturan döviz rezervlerinin yüzde 85'ine hâkim olmayı bildi. Ancak, Soğuk Savaş'ın son 12 yılı dolara yaramadı ve 1991'de rezervlerdeki ağırlığı yüzde 46'ya kadar düşmüştü. Soğuk Savaş'ın bitişi, ABD'yi küresel 'ekonomi-politik'te 'tek kutup' olma noktasına taşıdı ve 'tek kutuplu' bir dünyada oluşturulacak 'yeni dünya düzeni' yine 'Doların İmparatorluğu'nda yürümeliydi. ABD kendi parasının küresel rezervlerdeki ağırlığını yeniden yüzde 72'ye çıkarmayı başardı. Ancak, 2008 küresel finans kriziyle, doların prestiji sarsıldı ve 2012'de dünya merkez bankalarının rezervlerinde payı yüzde 60.2'ye geriledi. Doların rezervlerdeki payı 2014'te yüzde 64.6'ya yükselmiş olsa da, bugün yeniden 62.5'e gerilemiş durumda. Yani, Trump Yönetimi ve Hazine Bakanı Mnuchin'in ticaret ve kur savaşlarıyla, doları bir 'tehdit mekanizması' olarak kullanması ters tepmiş durumda. ABD'nin 20.5 trilyon dolara ulaşmış olan federal kamu borçlarına yönelik olarak çıkardığı Hazine tahvillerine dünyanın önde gelen ülkeleri ve yatırımcıların ilgisi ise, 2018'de, bir önceki yıla göre yarı yarıya azalmış durumda. Dünyadaki tüm önde gelen merkez bankaları, ABD'nin kabul edilemez ticaret ve kur savaşı tehdidi ile, doları 'tehdit' mekanizması olarak kullanmaya cüret etmesi sonrasında, rezervlerinde tuttukları ABD hazine tahvillerini hızla boşaltıyorlar. Çin merkez bankasından TCMB'ye, ABD tahvilleri hızla elden çıkarılıyor. Bu tablo, 2019-2022 dönemi için, ABD açısından, 1.2 trilyon dolara doğru tırmanan federal bütçe açığının finansmanı adına, tahvillerini alacak yeterli uluslararası müşteri bulamaması gibi bir sarmala dönüşebilir. Bu nedenle, Amerikalı saygın iktisatçılar, ABD ekonomisinin kamu finansmanı ve resesyon riski açısından tehlikeyle karşı karşıya olduğunu vurgulamaktalar. TCMB Para Politikası Kurulu da, küresel gelişmeleri ve enflasyon riskini dikkate alarak, dünkü toplantıda politika faizini sabit tutma kararı aldı. Faiz artırmak stagflasyon riski, düşürmek ise algı bozulması oluşturabilirdi. TCMB, önümüzdeki 4 ay politika faizini sabit tutmayı sürdürebilir.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp