Top
Koray Çalışkan

Koray Çalışkan

koray.caliskan@radikal.com.tr

21/06/2014

Hoşça kal Radikal, merhaba dijital

Köşe yazmaya 2007’de BirGün’de başladım. O zaman başka bir basın vardı. Twitter yoktu. Sosyal medya patlamamıştı. Dijital yayıncılık basılı mecradaki yazıyı ekrana taşımayı amaçlıyordu. Gazete sayfasında herkes aynı görünüyor, köşelerin köşede olması yetiyordu.

Sonra ufukta yeni bir dünya belirdi. Dijitalin tık sesleri uzaktan duyulmaya başladı. O sırada Eyüp Can, basın tarihinde çıktığından beri kapanıp kapanmayacağı her yıl konuşulan tek gazete olan Radikal’in başına geçti, herkese büyük bir umut verdi. Bülent Mumay, Çınar Oskay, Sefer Levent, Ezgi Başaran, Erdal Güven, Ankara’da Murat Yetkin ve Deniz Zeyrek ve adını yazamadığım başka arkadaşlar...

Hızlı başladık. Basılı medyanın inişe geçtiği dönemde tiraj peşine düştük. O zamandan bu yana, amiral gemileri 20 Radikal kadar tiraj kaybetti. Yeni basın dijitale taşınırken, biz eski basın mantığını yeni dünyada ayakta tutmaya çalışıyorduk. Radikal yürümeyeceğini ilk gören oldu, dijitale doğru dümen kırdı. Yaklaşık 3 sene önce...

Artık köşe yok

Ben okumayı İzmir İşçievleri’nde Vali Rahmi Bey İlkokulu’nda, yazmayı İstanbul İkitelli’de Radikal’de öğrendim. İzmir’e taşınmadan önce okuyordum ama anlamadan. Radikal’den önce yazıyordum ama nasıl okunacağını düşünmeden.

Dijital dünya herkesin daha eşit olduğu, dünyayı kurtarmaya teşne köşe yazarlarının dünyayı kurtaran adama dönüştüğü bir yer. “Sevgili okurum” dünyasının küçüldüğü, herkesin okur yazar olduğu, anında tepki verildiği, yazının dolaşıma okuyanın yorumuyla girdiği bir alan.

Ben bu dünyayı Radikal’le tanıdım. Bu yeni dünyayı anlamaya kafa patlatan arkadaşlarımın yaptıklarını izleyerek... Ezgi Başaran birkaç adım önce gidiyordu, hızlıca olan biteni fark etmiş, dijitalde harikalar yaratıyordu. Cüneyt Özdemir bizim gazetenin lokomotifi gibiydi. Bir başlıkla gazetenin tüm haberlerinden daha fazla okunabiliyordu. Yazıyı bitirdikten sonra, arada yahu Cüneyt olsa ne başlık atardı diye düşündüğümü itiraf ediyorum. Özgür Mumcu ironiyle analizi örgü yapabiliyor, söylenmesi en zor lafları, bir çırpıda anlatabiliyordu.

Acayip bir şey oldu
Yaklaşık altı ay önce, sabah basılı gazetelere bakıyordum. Memleket şizofren bir gündeme hapis bir süredir. Hergün bir şey patlıyor. Masanın üzerine baktım. Manşetler dünün haberleriyle doluydu. Bizde ne var manşette diye düşünmemle, cepten radikal.com.tr’ye girmem bir oldu.

Masanın üstünün değiştiğini o sabah farkettim. Artık ilk sayfa, manşet, sürmanşet... bu kavramlar yerlerini karusele yani dönerekrana bırakmıştı. ‘Daily’ yani ‘günlük’ haber ortadan kalkmıştı. Artık gazeteler sürekli çıkıyor, dijitalde değişen dünyanın hızına yetişmeye çalışan ‘manşet’ler en geç saatte bir değişiyordu. O manşetlerin arasında ne olduğunu anlatan yeni köşe yazarları, olay olduğu an perspektif sunuyordu.

Dört senede yüzlerce köşeyazısı, onlarca haber, söyleşi ve analiz yazdım. Gökçe Aytulu ve Ali Topuz harika editörlerdi. Muhittin Danış’a verdiğim haberleri hiç geri çevirmedi. Bu dostlarım ustası oldukları işi benim gibi basın amatörlerine öğretti, bize gazeteci olmayı hissettirdi.

Eyüp Can kaptandı. En zor zamanlarda, en sert yazılarımı virgülüne dokunmadan gazeteye bastı, baskının arttığını yazarlara hissettirmemek için elinden geleni yaptı. Vuslat Doğan Sabancı ve Aydın Doğan basında gerçeği yazmanın en maliyetli olduğu günlerde gazetelerinin arkasında durdu. Böylece Radikal, baskının siyasetçiler tarafından görev sanıldığı günlerde nefes alınan bir yer oldu.

Radikal 2, Radikal’de yaklaşık on yıl önce yazımın ilk çıktığı yer oldu. 18 yaşındaki bu delikanlı Tuğrul Eryılmaz ve Nazan Özcan’la bir kuşağa bir gazetenin verebileceği en derinlikli analizleri sundu.

Ne olacak?
Bu vahanın sonuna mı geldik? Hayır. Radikal maalesef güçlü editörlerini, gazetecilerini, yazarlarını kaybetti. Dijital dünyaya, eskisinden daha küçük, ancak gidenler kadar ehil bir kadroyla tutunacak. Ben yine her gün birkaç defa radikal.com.tr’yi okuyacağım, ama bir süre yazamayacağım.

Bugünden itibaren takımın yanında düz koşuya başlıyorum, elimde biriken akademik işlere dönüyorum.

Tekrar görüşene kadar sağlıcakla, sürçü lisan ettiysem affola...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp