Top
06/04/2016

Olsun, güzel iş çıkarttık!

Bu Radikal için yazdığım ikinci veda yazısı. İlkini 2014 haziranında gazete kağıdına veda ettiğimizde yazmıştım.

Radikal bir kez daha Türkiye’de öncü rol üstleniyor, kağıt baskısına son verip yalnızca internette yola devam edeceğini açıklıyor, bazıları bunu ‘dijital devrim’ olarak tanımlıyordu. Ama ben o kadar da umutlu değildim. Zamanın ruhu değişmiş, Radikal bunun karşısında yenik düşmüştü. Neyse ki bizi, sadık okurlarını yalnız bırakmayıp mücadeleye devam kararı almıştı. Bu kez sadece internet üstünde yayın yapacaktı. İki yıl boyunca yaptı da. Bir milyona yakın insan her gün radikal.com.tr’ye girdi ve haberleri bizden aldı. Terörü, siyasi ve insani krizi bol bir dönemde ne zaman tansiyon yükselse, bizim okuyucu sayımız arttı. Çünkü herkes doğruluğu teyid edilmemiş bilginin, manüpulasyona açık haberin burada yer almayacağını biliyordu. Radikal’e güveniyordu. Evet, biz de bir şeylere taraftık tabii ki: insan hakları ve özgürlüklere taraftık. Bu tarafı hiç terk etmedik. Temel prensibimiz gazetecilik ilkeleri, kılavuzumuz ise vicdanımız ve ahlakımız oldu. Radikal’i çıkartan gazeteciler ilk günden itibaren işte bu kavramların etrafında bir yerlerde buluştu ve hep birlikte durdular.

Ben Radikal’e girdiğimde gazete henüz sekiz aylıktı. Sabah toplantılarında bu efsane gazeteyi çıkartan ekibe bazen şöyle uzaktan hayranlıkla bakardım. Hiçbirimiz birer dahi değildik. Aramızda mesleğin çok iyileri vardı ama ‘en iyiler’ biz miydik? Ya da en akıllılar, en entelektüeller. Hayır. Ama en ilkeli ve en özgür ekip bizdik. O nedenle de en iyi gazeteyi yapabildik. Gazetenin çok kısa fasılalarla bu ilkelerden uzaklaşır gibi yaptığı, çok satma hırsına kapıldığı günler oldu. Neyse ki uzun sürmedi hiç biri…

Tabi ki bu iyi gazetenin iyi bir okuru oldu hep. O sayede de Türkiye’nin en etkili kültür sanat sayfalarını Radikal’de yayımlayabildik. 22 ve 23. Sayfaları hazırlayarak geçen yılları unutmak mümkün değil. Bir dönem çalışan sayısı on kişinin üstüne çıkan kültür sanat sayfalarında muhabirlerin sanatın farklı alanlarında uzmanlaşması, o alanlarda eleştirmenlerin düzenli yazılar yazması mümkün olmuştu. İşte o ekiplerin kültür ve sanat gündemini neredeyse eksiksiz kucaklayabilmesi sayesinde bugün hala yaşayan ‘Radikal Kültür Sanat’ markasını yaratabildik.

Tabii esas marka Radikal Kitap oldu. Benden bir kitap eki yapmam istendiğinde, Radikal’in böyle bir yayın için çok uygun bir ev olduğunu biliyordum. Ama bir gün Radikal kapandıktan sonra bile hayatta kalacak kadar beğenilen bir ilave yapmış olmak, itiraf ediyorum benim için bile bir sürpriz oldu. Ümran’dan, Aslı’dan, Oylum’dan sonra Radikal Kitap’ı Derviş Şentekin ve Burcu Aktaş başarıyla bugüne kadar getirdiler. Öyle bir iş yaptık ki kendi alanında öncü oldu. Bir dalga yaratabildi. Evet, Radikal Kitap’ı yapan ekip olarak kendimize bu işten haklı bir gurur payı çıkartıyoruz. Ama işin aslı, bu başarıda Radikal logosunun etkisi büyüktü, bunu da biliyoruz.

Hayatımın neredeyse yarıya yakın bir kısmını Radikal çalışanı olarak geçirdim. 20 yıllık bu hikayenin 19 yılına tanığım. İnsanın genelde gurur duyduğu bir yerde çalışması, itibarlı bir işin parçası olması pek güzeldi. Burada büyüdük, biraz da yaşlandık. O nedenle soranlara ‘biz evimizi kaybettik’ diyorum. Bu duygunun sadece Radikal çalışanları için değil, bütün sadık okurları için geçerli olduğunu da biliyorum. Olaylara, hayata, dünyaya ortak akılla bakan hepimizin ‘açılış sayfası’ Radikal artık yok. Kültür sanat dünyası için, sivil toplum kuruluşları için, kendini bu ülkede azınlık hisseden herkes için bir sahne daha kapandı. Yani şimdi kendimizi ifade etmemiz biraz daha zor olacak. Ana medya bizlere bir adım daha uzaklaşacak. Ama olsun, mutlaka bir başka yol bulacağız.

Şimdi sadece benim için değil herkes için yeni bir hayata başlama zamanı. Bütün çalışma arkadaşlarıma, kapandığımızı duyunca mesajlarıyla telefonlarıyla üzüntülerini dile getiren ve yaptığımız işe inancımızı tazeleyen dostlarımıza ve en çok da okurlarımıza teşekkür ederim.

Güzel iş çıkarttık!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp