Top
16/04/2023

Ahmaklık üzerine

“Bilgili bir ahmak, cahil bir ahmaktan daha çok ahmaktır.” 

Molière 

Ahmak kelimesi sözlüklerde, “Aklı kıt, anlayışsız, kalın kafalı” olarak açıklanıyor. ‘Niteliksiz Adam’  romanıyla modern edebiyatın en önemli yazarlarından biri olarak kabul edilen Avusturyalı yazar Robert Musil, 1880 yılında Klagenfurt’ta dünyaya gelir. Makine mühendisliği eğitimi gördükten sonra kariyerine Berlin Üniversitesi’nde psikoloji ve felsefe doktorası yaparak devam eder. Yaşadığı dönemde hiçbir zaman ünlü olamayan Robert Musil, 1930 yılında Cenevre’de hayatını kaybeder. Pek çok kitabın yanı sıra özgün adı ‘Über die Dummheit’ olan ve İlknur Özdemir tarafından dilimize ‘Ahmaklık Üzerine’ adı ile çevrilen küçük bir kitap yazar. 

Erasmus  

Desiderius Erasmus, günümüzde hâlâ tazeliğini koruyan ve bize yol gösteren ‘Moriae Encomium/Deliliğe Övgü’ adlı eserinde; “Her insan dünyaya gelirken birtakım ahmaklıklara sahiptir” demiş. Robert Musil bu değerlendirmeye, “Benden önce ahmaklık üzerine çalışanları ararken, dikkat çekecek derecede az sayıda kişi buldum; anlaşılan akıllılık üzerine yazmayı tercih edenler daha çok” diyerek, ek yapar. Doğrudur, çünkü ahmaklık üzerine yazı yazmak pek çok kişiyi karşınıza almaya yol açar. Erasmus’un da belirttiği gibi az çok hepimizde doğuştan gelme bir ahmaklık vardır ve bunun dile getirilmesinden hoşlanmayız. Ahmaklık üzerine yazılan yazıları okumak da hoşumuza gitmez, bazı ahmaklık belirtilerinin kendimizde olduğunun farkına varırız ve moralimiz bozulur.  

“... Ahmaklığa dair konuşacak ya da bu tür bir konuşmadan yararlanmak isteyecek herkesin, kendisinin ahmak olmadığını varsayması gerekir; dolayısıyla kendini akıllı sandığını ilan etmek durumundadır, oysa böyle bir şey yapmak genellikle ahmaklık işaretidir...”  (s. 19) 

“... Zayıfın akıllılığı, güçlü kişi için tehdit sayılabilir! Ahmaklık ise kuşkuyu uyuşturur; günümüz deyimiyle ‘silah bıraktırır’... Zayıf olan taraf kurtuluşu, olduğundan daha aptal görünmekte arar; kendisini köylü kurnazlığı denen şeyde gösterir...” (s. 20) 

Çarıklı erkânıharp  

Ne kadar doğru bir tespit, bizde bu durumu açıklamak için ‘Çarıklı erkânıharp’ tabiri kullanılır. Ahmak görünmek bazı durumlarda insanın işine yarayabilir. Akıllıyım diye övünmenin getirebileceği sıkıntılar yerine, yapılacak en doğru hareket bu dünyada elden geldiğince göze çarpmamaya çabalamaktır. Sanırım antik dönemden günümüze bilgelik sözcüğü sıklıkla bu nedenle söylenmiştir. Ama içinde bulunduğumuz günlerde bilgece davranmak hiç kolay değil. Önüne gelenin medyada boy gösterdiği, bilir bilmez hemen her konuda yorum yaptığı bir dünya gerçekten büyük sıkıntı vermekte... Yaşamın gereği zaman zaman katıldığım ve uzun süren bazı toplantılar sırasında çoğu bilim insanının söyledikleri hele hele, “Bana iş verin, benim kadrolarım bu konuda hazır!” anlamına gelen açıklamalar yapmaları, ister istemez konuya müdahale etmemi gerektiriyor. Sanırım böylesi durumlarda en bilge insan bile sabrının taşmasına engel olamıyor. Bu gibi durumlarda çoğunluğun yanında yer almak ve hiçbir şey söylememek, sanırım daha iyi bir seçenek olmalı. Böylelikle dikkat çekip, düşmanlıklar oluşturmaktan uzak kalmak mümkün, ama ne yazık ki  o kadar ahmak gözükmeyi de insanın egosu kabul edemiyor.  

Ben akıllıyım  

“... Daha da dikkat çekici olan, sadece halktan birinin kendini içinden, olağanüstü akıllı ve donanımlı bulması değil, kamusal kişilerin de, ellerine bu yönde güç geçince, kendilerini müthiş akıllı, bilgili, soylu, yüce, merhametli, Tanrı’nın sevgili kulu ve tarih yazmakla görevli olduğunu söylemeleri ya da bunu başkalarına söyletmeleridir... Zihinsel ve manevi açıdan vasatın altında sayılan biri, partinin, ulusun, tarikatın ya da sanat akımının koruması altında ortaya çıkar çıkmaz, ‘ben’ yerine ‘biz’ demesine izin verilir verilmez, kendini beğenmişliğini arsızca ortaya koyar...”   (s. 24)

Gerçekten yaşamımız boyu, bir insanın kendini bu şekilde nitelemesinin yarattığı hayali dünyanın, çoğu kişi tarafından gerçekleri ifade olarak algılandığına ve çoğunluğun kendine benzer bu insanı yücelttiğine şahit olmuşuzdur. Robert Musil’in yaşadığı dönemde İtalya’da Mussolini, daha sonraları Almanya’da Hitler ahmaklıkları nedeniyle bir ulusun kaderini tayin etmiş ve benzeri çoğu kişi onları ulusal kahraman ilan ederek, hem kendilerinin hem de tüm dünyanın büyük acılar çekmesine neden olmuşlardır. Günümüzde bazı ülkelerde hâlen benzer ahmaklıkların devam etmekte olduğu ve onları sıkıntılı bir geleceğin beklediğini de unutmamız gerekir. 

Kibir 

Ahmaklık bir süre sonra kibirin ortaya çıkmasına neden olur. Ahmak biri genellikle ahmaklığını saklayacak kadar akıllı olmadığı için kibirli durur; “Ahmaklıkla gurur aynı ağacın meyvesidir” diyen eskiler bunu kastetmişlerdir.  

“Kibir, insanın gözünü kör eder.” 

“... Bilindiği gibi, kibirli davranıştan uzak durulmasının tek nedeni, ahmakça olabilmesi değil, terbiye dışı sayılmasıdır da. ‘Kendini öven kendine kötülük eder’ diye bir özdeyiş vardır...”   (s. 26) 

“... ‘Kabalık, ahmaklığın uygulamasıdır’ denmesine benzer, ahmaklıkla ahlaksızlığın birbirine bağlı oluşu. Şöyle söylemişti: ‘Sözcükler, bir ruh halinin yegâne dışavurumları değildir. Bu ruh hali, eylemlerde de gösterir kendini. Ahmaklık da öyledir. Sadece ahmak olmak değil, ahmakça davranmaya, ahmaklık yapmaya -yani ahmaklığı uygulamaya- ya da eyleme dönüştürülmüş ahmaklığa kabalık diyoruz...”  (s. 32) 

Ahmaklık giderek yayılıyor  

Son dönemde gerek toplum içinde gerekse özel hayatımızda sık sık karşı karşıya kaldığımız kabalık gösterilerinin ahmaklık olduğunun farkında bile değiliz. Zaman zaman, “İş hayatında hile yapmayan, vicdansız davranmayan birinin ahmak diye nitelendiğine şahit olmaktayız.” Gerçekte nitelikli ve ahlaklı olmak uzun bir süreçtir, başka kişilerce açık açık söylenmese de günümüzde, ‘ahlaklı olmamız ahmak olarak değerlendirilmemize’ neden oluyor... Sık sık söylenmese de davranışlar yoluyla verilmeye çalışılan bu tür mesajlara muhatap olup, “Acaba ahmak kim, sen mi yoksa ben mi?” diyerek, içimden gülüyorum. Zaman zaman ise kendime kızıyorum, “Bu tür insanları niçin muhatap alıp, onlarla konuşuyorsun?” diye... Bilmenizi isterim ki böylesi konuşmalara devam etmemiz gerekiyor. Kendilerince bizleri ahmak olarak gören insanlar, kendi başlarına kalınca yaptıklarından veya davranışlarından müthiş utanç duyup, rahatsız oluyorlar. Ancak ‘Stockholm sendromu’ gibi kendilerini bu tür toplantılara katılmaktan alıkoyamıyor ve duymak istemedikleri sözleri dinlemekten kaçınamıyorlar. Bu tür bağımlılıklar tıpkı günah çıkarmaya benziyor. Elbette bu tür ahmaklıklardan uzak durmak gerekiyor. Bu davranış biçiminden kurtulmanın tek çaresinin küçük yaşta verilen ahlak eğitimi olduğunu düşünüyorum. Okullarda değil çocuk yaşta aile içinde verilen ahlak eğitimi bizi bu tür ahmaklıklardan ve onun getirdiği ahlaki zafiyetten koruyacaktır.  

“Ahlak ele ayağa benzer, bulunması hüner değil, bulunmaması kusurdur.”

Robert Musil, Ahmaklık Üzerine, Çev. İlknur Özdemir, İstanbul, 2022. 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları