Top
02/04/2023

Publius Ovidius Naso

“İyi bitirmek, iyi başlamaktan daha üstündür.”

Ovidius

Yıllar önce Johann Jakob Andelfinger’in 1721 yılında yayımladığı İstanbul Haritasını incelerken birden gözüm “La Tour d’Ovide / Ovid Kulesi” yazısına takıldı. Rumeli Yakası’nın kuzey ucunda, Uskumruköy civarında böylesi bir kule olduğunu bilmezdim. Daha sonra Franz Fried’in 1821 tarihli haritasında da “Tour des Génois ou d’Ovile / Ceneviz veya Ovid Kulesi” ismiyle aynı kulenin bulunduğunu fark ettim. Bir kez aklıma takıldı ya, “Gidip göreyim bu kule nasıl bir şey?” diye meraklandım. Sanırım kırk yıl kadar önceydi, tarlalar arasından oldukça zor ulaştığımı hatırlıyorum. Dikdörtgen planlı, moloz taş duvarlı bir yapıydı, içine girmek ne yazık ki mümkün olmadı. Birkaç fotoğrafını çekip geri döndüm. Seneler sonra tekrar gittiğimde yapının çevresinin iskân edildiğini ve bu vesile ile restore edilip, koruma altına alındığını gördüm. İçi temizlenmiş, üstü cam ile örtülmüştü. Tam da benim arzuladığım bir davranıştı, çevresine yapılaşma izni verilmiş ve yapının yıkımdan kurtarılıp yeniden yaşama katılması sağlanmıştı. Aklın öne geçtiği benzer uygulamalar çoğalsa acaba günaha mı gireriz?

Ovidius Kulesi

Oldukça seyrek iskânın bulunduğu bölgede, küçük bir garnizonu barındıracak böylesi bir kulenin ne işi vardı? Muhtemelen Karadeniz’den gelenler tarafından İstanbul’a yapılacak bir baskını haber vermek amacıyla yapılmıştı, MS VI. yüzyılda, “Gözetleme Kulesi” olarak yapıldığına dair bir bilgiye rastladım. Bu bilginin ne kadar doğru olduğu konusunda detaylı olarak yapılacak araştırmalara ihtiyaç var. Ancak gerek duvar dokusu gerekse plan düzeni açısından bu kulenin fetihten önce yapıldığını düşünmekteyim. Yapılış tarihi konusunda bir fikir ileri sürmenin ise mümkün olmadığını sanıyorum. Her ne kadar Franz Fried “Ceneviz Kulesi” derse de “Ovid” ismi nereden geliyordu? Bir süre sonra bu ismin Romalı şair Publius Ovidius Naso’ya atfen verildiğinin farkına vardım.

MÖ 43’de Roma yakınlarındaki Sulmona’da doğan Publius Ovidius mektup ve şiirlerinde daha çok Naso adını kullanmasına karşın Ovidius ismiyle de tanınmaktadır. Genellikle aşk, kadınlar ve mitolojik temalı şiirler yazan Publius Ovidius, Vergilius Maro ve Quintus Horatius Flaccus ile birlikte Latin edebiyatının üç önemli şairinden biridir. Şiirlerinin Orta Çağ’ın sonuna kadar Avrupa sanatı ve edebiyatını etkilediği söylenir.

Ovidius

Ovidius, önemli ayrıcalıklara sahip Atlı Sınıfı’ndan bir ailenin iki oğlundan biridir. Genç yaşında şiire karşı büyük merak duymasına karşın, babasının isteği üzerine hitabet ve siyaset eğitimi almak için MÖ 31 yılında, kardeşiyle birlikte Roma’ya gider. Bir dönem Roma’da, zaman zaman Atina’da döneminin en iyi öğretmenlerinden Latince, Yunanca gramer ve edebiyat eğitimi alır. Anadolu’ya ve Sicilya’ya seyahat eder. Eğitimini tamamladıktan sonra bir süreliğine devlet hizmetinde çalışır. 20’li yaşlarının başında “Triumvir capitalis” olur. Yüz beş kişiden oluşan ve miras davalarına bakan mahkemenin üyesi olarak görev yapar. Ailesinin Atlı Sınıfı’ndan ve varlıklı olmasından dolayı, Roma yönetiminin üst düzey kişileriyle, devlet adamları, askerler, yüksek memurlar ve edebiyatçılarla yakın ilişkiler kurar. Ünlü hocalardan almış olduğu söylev dersleri ve hukuk eğitimi de şiirlerinde etkin bir rol oynar. Ovidius’un gönlü her zaman şiirden yanadır, bu yüzden bir süre sonra devlet görevlerini bir kenara bırakıp sadece edebiyata yönelir.

Kısa bir süre içinde ün kazanır, dönemin İmparatoru Augustus’un sağ kolu olan ve kendisini şiirlerini çoğaltmaya teşvik eden komutan Marcus Valerius Messella Corvinus’un desteğini kazanır. Ovidius üç kez evlenir, Perilla isimli bir kızı vardır.

Augustus dönemi

Augustus dönemi (MÖ 27-MS 14) şairi olan Ovidius, tek adam yönetiminin yerleşmesi için girişilen siyasal ve kültürel yeniden yapılanma hareketinde, çoğu yazarın ısmarlama konular çerçevesinde, Roma’nın eski ahlaki ve dinsel erdemlerini yeni rejime uygun tarzda işleyip, insanların zihnine ulusal ülküleri, vatan aşkını, büyük komutanların kazandığı başarıları yerleştirmeye çalıştığı sırada, aşk, tutku gibi konular üzerine yazdığı şiirlere yönelir. Roma İmparatorluğu’nun, Pax Romana’nın getirdiği olumlu ortamdan faydalanarak, toplumsal güven ve huzura kavuştuğu bir dönemde, onun serbest aşkı teşvik eder nitelikteki şiirlerinin ahlak dışı olduğunun farkına varılır ve günah keçisi olur.

MS 8 yılında Augustus, Ovidius’un adının karıştığı tatsız bir olayın haberini alır. İmparator öfkelenir, ancak işin esasını öğrenince öfkesi yatışır, yatışmasına ama yine de sürgün cezasına uğramaktan kurtulamaz. Kendisi sürgün cezasının, “Gözleriyle yanlış bir şeye tanık olduğu ve gizlenmesi gereken bir şeyi bilinçsizce açığa vurduğu” için başına geldiğini dile getirir.

Sürgün edildiği şehir Tomis’tir. Tomis, Tuna Nehri’nin Karadeniz’e bağlanan ağzının güneyinde yer alan Romanya’nın Köstence (Constantza) şehri olup, Roma döneminde Aşağı Mosia’da yer almaktadır. Şehir eski bir Milet kolonisi olup, MÖ 72 yılında Roma’ya bağlanmıştır. Yöre halkı Yunanlar ve Getalardan oluşmaktadır. Önceleri İskitler’e, daha sonra Mithridates’e ve sonrasında da Roma’ya bağlı yaşamış, hiçbir zaman bağımsız olamamıştır.

Ovidius’un sürgün yılları

MS 8 yılında Tomis’de yaşamaya başlayan Ovidius, bölge halkının Latinceyi hiç bilmediğinden, kırma bir Yunanca ile Geta dili ve Samatça konuşulduğundan bahisle ana dilini unutma noktasına geldiğinden Roma’da bulunduğu çevre ile hiçbir benzerliği olmayan bir kültür ortamında yaşamını sürdürdüğünden şikâyet eder. Yazmaya devam ettiği şiirlerinin yanı sıra kaleme aldığı “Epistulae ex Ponto / Karadeniz Mektupları” sürgün mektupları olarak edebî değer taşımasının yanı sıra, Tomis ve çevresinde yaşayan çeşitli halkların yaşam biçimi hakkında verdiği bilgiler açısından da önemlidir. Augustus’un MS 14 yılındaki ölümü sonrası, Ovidius’un Roma’ya dönme umudu canlanır. Augustus’un yerine imparator olan Tiberius ile oğlu Drusus ve evlatlığı Germanicus’a övgüler yağdırır. Soylu kişiliklerini, kazandıkları başarıları yazdığı şiirlerle yüceltir. Ancak değişen bir şey olmaz ve sürgün devam eder. Ünlü şair on yılı aşan bir sürgün döneminden sonra MS 18 yılında Tomis’de vefat eder.

İki bin yıl sonra

Ölümünün üzerinden iki bin yıl geçmesine rağmen adı hâlâ anılan ve şiirleri zevkle okunan Ovidius adına, Köstence’de 1961 yılında bir pedagoji enstitüsü kurulmuş, 1990 yılında ise, enstitü üniversiteye dönüştürülmüştür. Her ne kadar Ovidius’a ait olduğu kesin olmasa da bizim şehrimizde de ona atfedilmiş bir kule bulunmaktadır. Turizm güzergâhı dışında olan bölgeye yeni bir aktivite getirmek amacıyla bu kule ve çevresinin tanıtımı yapılabilir. Ovidius adına şiir günleri ve sempozyumlar düzenlenebilir. Dünyanın hemen her ülkesinden edebiyat ve şiir meraklılarının bu etkinliklere katılımı sağlanabilir. Böylelikle yalnızca İstanbul’un merkez bölgelerinin değil, periferisinin de turizm gelirlerinden pay almasının önü açılabilir. Çok kereler söylediğim gibi elimizde sermaye var, ama biz bu sermayeyi işletmek, ilgi uyandırarak onu büyütmek yerine ağlamayı tercih ediyoruz. Artık ağlamayı bırakıp “Nelere sahibiz, günümüzde onları nasıl kullanabiliriz?” diye çalışmamız gerektiğinin farkına varmamız gerekiyor.

“Son gün yetenekli kişilere zarar vermez,

Küller sonrası gelen ün daha büyük olur.”

Publius Ovidius Naso

Ovidius, Aşk Sanatı, Çev. Çiğdem Dürüşken, İstanbul, 2010.

Publius Ovidius Naso, Karadeniz’den Mektuplar, Çev. Çiğdem Dürüşken, İstanbul, 1999.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları