Top
Belma Akçura

Belma Akçura

okur@milliyet.com.tr

09/12/2018

Bir köşe yazarı “ders” verirse

Gazetecinin görevi ‘ders’ vermek değildir, aksine o  ‘dersi’ kimden alacağının yolunu göstermektir. Medyanın artık bu eski usül gazetecilikten vazgeçmesi gerekir.

Sosyal medyanın haberi sunuş biçimi, kullandığı dilin haberleri daha tehlikeli bir mecraya dönüştürmesi medyanın da kimyasını bozmuş durumda. Tecavüze uğradığını anlatarak bir çıkış yolu bulmaya çalışan bir okuruna, bir köşe yazarının “İşte bu tür olaylar, genç okurlarıma örnek oluyor, iyi bir ders oluyor. Onlara verebileceğim öğütlerden çok daha fazla işe yarıyor.  Her önünüze çıkan erkeğe hemen güvenmeyin, onu çok iyi tanımadan baş başa kalmayın. Bu olay sana bir ders olsun” demesi gibi. İlginçtir bu dili ve üslubu eleştiren, bu kez medyanın sürekli eleştirilerine maruz kalan sosyal medyanın bizzat kendisi oldu.

Bir haberde cinsel istismar ya da tecavüz söz konusu ise sadece medya açısından değil evrensel hukuk, sosyoloji ve psikoloji açısından da konu önem kazanır, kazanmalıdır da. Ancak tacizi, tecavüzü meşrulaştıran “haberleri” bugün hâlâ tartışmalı hale getiren; mağdur olduğunu iddia eden kadınların ya da tacize uğrayan çocukların erkek egemen kültürün yarattığı algıyla ve kullanılan dille daha da mağdur hale getirilmesidir. Dolayısıyla cinsel istismara uğradığını iddia eden kadınların anlatımlarının ayrıntılarıyla yer alması nasıl ki pornografik bir dil ve seksüel bir habercilikten öteye geçmiyorsa, bir yazarın köşesinden ‘iyi oluyor’ demesi de mağdur eden ve mağdur olan arasında denge gözetmeyip yargıya varan son derece çarpık toplumsal bir algıya yol açıyor demektir.

Etik açıdan sorunludur

İstismar haberlerinde mağdura tekrar tekrar o anların anlattırılması onu yaralar. Bundan daha kötüsü bu çağda bu tür haberlerin hep aynı dil, zihniyet ve üslupla tartışılmasıdır. Okuru yaralayan da budur. İstismar, cinayet gibi konulara önem verip sayfalarına sıkça taşıyan gazetelerin üslup açısından eleştirilere maruz kalması bu nedenle düşündürücüdür. Bu tür olaylar kamu yararı üzerinden tartışılsa da etik açıdan oldukça sorunludur.

Kısacası; medya “alanında uzman” gazeteciler yetiştirir. Ama bu bir gazeteciyi; doktor, avukat, hâkim, savcı, mühendis, psikolog ya da bilim insanı yapmaz… Alanında uzman olmak, konuya hakim olmak, doğru soruyu sorabilmek demektir. Akıl hocalığına soyunmadan ya da yargılamadan önce sorunu o konunun uzmanı kimse, o insanların mesleki birikim ve görüşleriyle desteklemek durumundasınızdır.

Bu yüzyılda eğitim, bilgi ve tecrübeyle kazanılan mesleki birikim gazetecileri ya da yazarları ne avukat, ne hâkim ne de psikolog yapmaya yeter. Böyle bir eğitimden geçmemişseniz sözlerinizin ya da yazdıklarınızın doğuracağı olası sonuçları da bilmek zorundasınız.

Bugün gerçek bilginin deforme olduğu bir dönemden geçiyoruz. Dolayısıyla bir gazeteci ya da köşe yazarı uzmanlık alanına giren konularda ne soracağına, yazıyı ya da haberi nasıl formüle edeceğine kamu yararını gözeterek yanıt vermek durumundadır.

Gazetecinin görevi ‘ders’ vermek değildir, aksine o  ‘dersi’ kimden alacağının yolunu göstermektir. Medyanın artık bu ‘eski usul gazetecilikten vazgeçmesi gerekir. Okurlar hukuki bir çıkmaz ya da ekonomik bir nedenle de danışabilirler. Mağduriyetinin boyutunu anlamadan okurun sizden ne yapması gerektiği yönündeki beklentisinin karşılığı yargılanmak olmamalıdır.    

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp