Top
Sedat Ergin

Sedat Ergin

sergin1@hurriyet.com.tr

16/11/2018

Mescid-i Haram’da hutbe okutarak bir cinayetin üstü örtülebilir mi?

Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’da Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda katledilmesi sonrasında uluslararası alanda bütün projektörler Prens Selman’ın üzerine çevrilirken, bu ülkenin en yüksek dini otoritesi prense İslamiyeti ihya edecek ruhani bir kimlik atfetti.

*

Müceddid ne anlama geliyor? Bunun için Diyanet İslam Ansiklopedisi’nde Tahsin Görgün tarafından kaleme alınan ‘tecdid’ maddesine bakalım. Buna göre, tecdid sözlükte “yenilenmek, yeni bir yol açmak” anlamında kullanılıyor. Bir işi ya da bir şeyi ciddiyetle ve bir yöntemle yeniden ve aslına uygun biçimde yenileme faaliyetini ifade ediyor. Tecdidi gerçekleştiren kişiye de ‘müceddid’ deniyor.

Dinin tecdidi ise dinin yeniden tanımlanması değil, zaman içinde zayıflayan dinle irtibatın yeniden güçlendirilmesi anlamında kullanılıyor. Bu kavram dini anlamda zaman içerisinde ortaya sorunların çıkacağını, bu sorunların tecdid sürecinde ehil kimseler tarafından çözülebileceğini ifade ediyor.

Tecdidin bugünkü anlamını kazanmasında Hazreti Muhammed’e atfedilen “Allah her yüzyılın başında bu ümmete dinlerinde yenileme yapacak (yüceddidü) birini gönderir” rivayetinin “tayin edici bir rolü olduğu” belirtiliyor.

*

Mekke’nin baş imamı Sudeysi, 19 Ekim tarihindeki cuma hutbesinde, işte bu rivayete atıf yapıyor, her çağda İslam inancını yeniden güçlendirmek ve o dönemin meselelerine yanıt vermek üzere bir müceddide ihtiyaç duyulduğunu belirterek, bu çağın müceddidi olarak Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ı tarif ediyor. Prens Selman’ı “Allah’ın Müslümanlara ilahi bir lütfu” diye niteliyor.

Mekke imamı, daha sonra “ilahi güçten ilham alan” genç prensin bütün nafile baskılar ve tehditlere rağmen kutsal topraklarda modernleşme ve reform yolunda öncülük yapmaya devam ettiğini anlatıyor. Ardından sözü isim vermeden Kaşıkçı cinayetine getirerek, Müslümanları “Prens hakkında şüphe yaratmayı amaçlayan kötü niyetli medya dedikoduları ve imalara inanmamaları” hususunda uyarıyor.

İmam, sonunda kutsal mekânlarının koruyucusu olan kral ve veliaht prensi destekleyip onlara itaat etmenin bütün Müslümanların görevi olduğunu söylüyor.

Çok çarpıcı bir nokta daha var. İmam, Prens Muhammed için “muhaddes” kavramını da kullanıyor. Hazreti Muhammed’in Hazreti Ömer hakkında kullandığı söylenen muhaddes ifadesi özel olarak ilahi ilhamlara mazhar kılınmış kişidemek.

*

Sudeysi’nin bu hutbesiyle ilgili değerlendirmeye geçenlerde New York Times gazetesinde yayımlanan “Suudi Arabistan Mekke’yi suiistimal ediyor” başlıklı bir yazıda karşılaştım. Yazıyı kaleme alan kişi, ABD’de University of California’daki İslam Araştırmaları Merkezi’nin başında olan, hem İslam hukuku hem de pozitif hukuk üzerinde önemli bir otorite kabul edilen Kuveyt doğumlu Prof. Halid Ebu el Fadıl.

Prof. Fadıl, hutbenin Müslümanları bir yol ayrımına getirdiğine dikkat çekiyor: Ya veliaht prensi ilahi güçten ilham alan bir “reformcu” kabul edip onun sözlerini ve fiillerini kabul edecekler ya da bunu yapmadıkları takdirde İslam’ın düşmanı olacaklar...

Prof. Fadıl, böyle bir hutbeyle Peygamber’in Mekke’deki kutsal mekânına saygısızlık yapıldığı, zarar verildiği görüşündedir.

Yazı doğrudan prense dönük ağır bir eleştiriyle bitiyor: “Prens Muhammed, Haram-ı Şerif’i despotluk ve zulüm eylemlerini örtbas etmek için kullanarak, Suudilerin Mekke ve Medine’nin kutsal yerleri üzerindeki koruyuculuk ve denetimlerinin meşruiyetini tartışılabilir bir hale sokmuştur.”

*

Dün bu konuyu eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu ile konuştum. Bardakoğlu,Mekke Müslümanların kıblesi ve ortak kutsal mekândır. Orada bu özelliğe uygun içerikte hutbeler okunmalı, bütün Müslümanları ilgilendiren dini konu ve bilgilerin dışına çıkılmamalıdır. Ayrıca, Peygamber’in Hazreti Ömer için kullandığı rivayet edilen bir sözün günümüzün siyasi bir figürü için kullanılması da çok yanlıştır” dedi.

Bu arada, Prof. El Fadıl’ın yazısında, Mescid-i Haram’ın Şeyh Sudeysi’den önceki iki imamı Şeyh Salih El Talip ile Şeyh Bandar Bin Aziz Billa’nın Prens Muhammed tarafından hapse atıldığı bilgisi de yer alıyor. Belli ki “Asrın Müceddidi”, İslamda yenilenmenin kapısını imamları zindanlara atarak açıyor.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp