Top
Osman Müftüoğlu

Osman Müftüoğlu

yasasinhayat@hurriyet.com.tr

02/03/2023

Ruh sağlığı alarmına ihtiyaç var

“Hocam, ruh sağlığımız fena halde bozulmuş durumda. İki yıldır COVID-19 nedeniyle sokağa çıkmaya korkuyorduk, evlerimizde kapalı kaldık. Şimdi de ‘çürük karot raporu korkusu’ nedeniyle evlerimize girmeye korkuyoruz, sokağa mahkûm olduk!”Son günlerde duyduğum en mantıklı, ruh sağlığı durumumuzu en net ve açık bir şekilde ifade eden bu cümleleri sizinle de paylaşmamın sebebi şu: Acil bir ruh sağlığı alarmına ihtiyacımız var. Detaylar için buyurun...ÖNEMLİNEDEN RUH SAĞLIĞI ALARMIBANA sorarsanız, sadece deprem bölgesinde değil ülke genelinde ciddi bir ruh sağlığı alarmına ihtiyacımız var. Tabii ki öncelikle deprem bölgesindeki halkımızın ama hemen sonrasında da bu ülkede yaşayan her birimizin ciddi bir ruh sağlığı desteğine ihtiyaç duyduğundan en ufak bir kuşkum yok. Konuştuğum psikiyatri hocaları da benimle aynı düşüncedeler. Birkaç gün önce sohbet etme fırsatı bulduğum Prof. Dr. Mehmet Sungur ve Prof. Dr. Kemal Sayar hocalar da benimle aynı düşünceyi paylaştıklarını ifade ettiler.Prof. Dr. Mehmet SungurAnlaşılan o ki bundan sonraki sağlık önceliklerimiz arasında depremzedelerin sadece beslenme ve barınma sorunlarını çözmek değil, aynı zamanda yaşadıkları ruhsal depremin acılarını da bir an önce giderebilmeleri için ihtiyaç duydukları desteği sağlayabilmek için ülke düzeyinde bir ruhsal yardımlaşma ve psikolojik destek sürecine girmek de var.Prof. Dr. Kemal SayarBANA GÖREZEMİN ZATEN HAZIRDIRUH sağlığı hepimizin genel sağlığının zorunlu ve ayrılmaz bir parçasıdır. Ve unutmayalım ki son yıllarda ülke genelinde bir “ruh sağlığı depremi”nin ilk sarsıntılarını zaten yaşamaya başlamıştık. Neredeyse 2 yılı geçen ve halen de çoğumuzun kafasını karıştırmaya devam eden, birçok kayıplar verdiğimiz, eşimizi dostumuzu aile bireylerimizi kaybettiğimiz COVID-19 salgını, ardı ardına gelen yangın ve sel felaketleri, yakın kuzeyimizdeki komşularımız arasındaki süre giden veya bitmek bilmeyen savaş hali ve yine hepimizi etkileyen ekonomik gelgitler ruhsal dengemizi zaten altüst etmiş durumdaydı. Çok değil birkaç ay önce Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da bu konuya dikkati çekmiş, “Son 3 yılda 61 milyon kişi sinir ilacı, 12.3 milyon kişi de antidepresan ilaç kullandı” şeklinde son derece önemli bir açıklama yapmıştı. Ayrıca yine son yıllarda hastanelerin psikiyatri bölümlerine başvuran hastaların sayısında da dikkati çeken bir artış olduğu çok iyi biliniyor. Şimdi ise bu saydıklarımdan çok daha büyük, çok daha derin yaralara yol açan muazzam bir felaketle karşı karşıyayız. İşte bu nedenle yaşadığımız bu “küçük kıyamet”in, hepimizi derinden sarsan bu “büyük felaket”in oluşturabileceği ruhsal sorunlara karşı süratle ve etkili tedbirler alınması gerekmektedir.UNUTMAYALIMBELİRSİZLİK EN BÜYÜK SORUNYUKARIDA da belirttiğim gibi geçtiğimiz günlerde iki önemli ruh sağlığı hocasıyla Prof. Dr. Mehmet Sungur ve Prof. Dr. Kemal Sayar ile düşüncelerimi paylaşma imkânı buldum. Hocalarla yaptığım sohbette de şunu net ve açık olarak bir kez daha fark ettim: Önümüzdeki günlerin en büyük tehlikesi “çaresizlik değil, BELİRSİZLİK” meselesidir.Özellikle muhtemel yeni depremlerin -mesela muhtemel İstanbul depremi- beklentisi ve korkusu bu belirsizliği ve belirsizliğin oluşturduğu “kaygı/endişe/korku hali”ni daha da arttırmaktadır. Kısacası deprem bölgesinde ve ülke genelinde hepimizde başlangıçta ortaya çıkan ve şimdilerde bir ölçüde azalan “çaresizlik” sorununa bugünler ve sonrasında tüm ülkede kaygı boyutlarına varan bir “belirsizlik” duygusu da eklenmiştir. Yakın zamanda yapılan toplum anketlerinde ülkemiz halkının zaten ve sık sık “en mutsuz ülkeler sıralamasında” en üst sıralarda yer aldığı dikkate alınırsa sadece depremzedelerin değil genelde toplumumuzun tamamının ruh sağlığının alarm verdiği ve ciddi ölçüde bir ruhsal desteğe/şefkate/ortak paylaşım sürecine ihtiyaç duyduğu daha kolay anlaşılacaktır.ÖNEMLİÖNCELİK KADINLAR, ÇOCUKLAR VE YAŞLILARDA...DEPREM bölgesinde ortaya çıkan sağlık sorunları ister bulaşıcı hastalıklar, isterse de ruh sağlığı ile ilgili sorunlar olsun hiç fark etmez, şu bilgi son derece net ve açıktır: Söz konusu sağlık tehditlerinin her türlüsünde bir numaralı hedef çocuklarımız, kadınlarımız ve yaşlılarımızdır.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp