Top
Noyan Doğan

Noyan Doğan

noyandogan@hurriyet.com.tr

28/10/2018

Tasarım Bienali üzerine çeşitlemeler

Hayatın çeşitli düzenleri yanı sıra sürprizleri de tasarımın içine giriyor. Beklenen ya da beklenmeyen, umulan ya da umulmayan bütün olayları bu kavramın içine katmak mümkün oluyor.

Tasarım bienalinde birçok sorunun yanıtını bulacaksınız.

“Neden tasarım yapmalı? Tasarım ne işe yarar? Bunlar tanımlamanın her zamankinden daha zor olduğu yaratıcı bir disiplin için ileriye dönük sorular.

Öğrenmek ve öğrendiğini unutmak, devam eden eğitim uygulamalarının bir parçası haline gelmeli. Toplumu nasıl düzenleyeceğimiz, devletleri nasıl yapılandıracağımız, gezegene rağmen değil onunla birlikte nasıl yaşayacağımız, gerçeği kurmacadan nasıl ayıklayacağımız, birbirimizle nasıl ilişki kuracağımız ve hatta en basitinden nasıl hayatta kalacağımız sorularına yönelik yeni önerilere ihtiyacımız var.”

Tasarım Bienali üzerine çeşitlemeler
FOTOĞRAF: Murat Yeşilyurt

Bienal mekânlarını gezerken, benim ilgimi çeken çalışmaların hep ileri bir süreci temsil etmeleri.

Genç kuşağın çalışmalarına gelip siz de katılabilirsiniz, ortak çalışmanın ne demek olduğunu o zaman anlıyorsunuz.

Her an karşı karşıya olduğumuz, bütün dünyanın yaşadığı ortak felaketleri bir bienalde hangi yönleriyle görürsünüz.

Arter’in kapısından girer girmez Yunanistan’daki depremin grafiğini -ben öyle tanımlıyorum- görüyorsunuz.

Peki, depreme karşı nasıl hazırlanıyorsunuz, genel önerilerle kişisel önlemler nasıl çakışıyor.

Tasarım bienalinde gördüğüm en gerçek tasarım. O zaman insan yaşamı ile tasarımın nasıl kesiştiğini fark ediyorsunuz.

Burada yer altında yaşamak için neler almalısınız, nasıl bir mekân kurmalısınız ki yaşayabilin.

Hiç kuşkusuz burada en basitle en mükemmel hazırlığın ardındaki parasal gücü de görebiliyorsunuz.

Pera Müzesi’nin en üst katında toprak/kum yığınlarının niçin burada olduğuna, aynı gibi görünenin nasıl farklılaştığına tanıklık edeceksiniz.

Yarın gördüğümüz dünün aynısı değildir biz aynı zannederiz, işte tasarım aynı olmadığını kanıtlıyor.

Kataloğun başında Deniz Ova’nın Sürekli Genişleyen Bienal Düşüncesi yazısında tasarımın bugünkü yerini belirliyor:

“Tasarım günümüz kültürünün temel bir parçası haline geldiğinden, bienal de tasarım alanı ile gündelik hayat arasında bir arakesit sunuyor.

Bu, yalnızca fikirleri bir araya getirmeye dair bir çaba değil.

Bienal, aynı zamanda bir sergi, diyaloglar ve çok katmanlı etkileşimler aracılığıyla acilen çözülmesi gereken sorunlar hakkındaki anlatılara meydan okuyor.

Bu yılın teması Okullar Okulu, bu sorgulamayı bienalin tam ortasına yerleştiriyor.”

Okullar Okulu üzerine bilgi verelim.

Okullar Okulu cevaplar, reçete vermiyor. Önceden belirlenmiş sonuçlar oluşturanın sınırlandırıcı yapısı olmaksızın olasılıkların araştırılıp önermelerin denenebileceği bir istisna mekânı sunuyor.


NASIL bir dünya?

Japonya’ya has lezzetlerden fugu balığının serüveni.

Zehirli balık Türkiye sularında görülmeye başlıyor. Yıl 2003. Tasarımcı balığın peşine düşmüş gelmiş.

Neden balık burada? İstilacı bir tür, küresel ısınma. Süveyş Kanalı’nın yapılması.

Buralı bir balıkçının onu yenmeğe hazırlayışı. Küresel ısınmanın bir örneği.

Onlarca yumurtayı bir arada görebilirsiniz. Hepsi değişik büyüklükte, kapları da öyle.

Dünya Okulu ne?

Neyin doğal, neyin felaket, neyin ilerleme olduğu, gezegen ile insanın kırılgan ilişkisini yeniden müzakere etmek zorunda kaldığımızda bunun muhatabının kim olacağı sorularını soruyor.

Deniz yosunlarının işlevi nedir?

Biyoyakıt, besin ve gübre olarak kullanabilen deniz yosunları, Akdeniz ekonomisini nasıl yeniden şekillendirebilir?

Ölçekler Okulu’ndaki projeleri de dikkatle inceleyin.

Dünyamız nasıl?

Çokkültürlü ve çokdilli göçebe dünyamızda çocuklarımız ne yapıyor? Psikologlar, öğretmenler onları farklı dillerle tanıştırıyor.

Ölçüm aletleri teknolojik evrimi yansıtıyor.

Juliette Repin, İstanbul’da gerçekleştirdiği araştırma gezisinin ardından bakın ne demiş:

“Bir yabancı olarak İstanbul’un devasa küresel çeşitliliğiyle (mimarlık, diller, tarih) sokaklarında, müzelerinde ve çarşılarında bulunan ölçüm aletleri arasındaki çelişkiyi görmek çok etkileyiciydi. Sanki kentin standartlaştırılamayan çeşitliliğini standart hale getirmek üzere kullanılmayı bekliyorlardı.”

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp