Top
Naci Cem Öncel

Naci Cem Öncel

noncel@hurriyet.com.tr

06/01/2023

Enerji açığı

Dünyamızın en önemli sorunlarından biri, enerji temini. Yaşanan krizlerin tek nedeni Ukrayna Savaşı değil tabii. Doğal kaynakların hızla azalması, hatta tükenmesi de enerji teminini güçleştiriyor.*Elbette enerji deyince aklımıza öncelikle aydınlanma, ısınma, üretim, ulaşım vb. geliyor. Aslında bedenimizin derdi de aynı; yediğinden, içtiğinden, güneşten enerji alabilmek. Ama hepsinin ötesinde, bir de ruhumuzun enerji ihtiyacı var. Gözle göremesek bile gönlümüz, çevresinden “pozitif” enerji almak istiyor.ARTI/EKSİÇoğumuz karşılaştığımız kişilerden “olumlu-olumsuz” elektrik aldığımızı söyleriz. Ancak insanın çevresine yaydığı enerjiyi bilimsel yöntemlerle, bir pilin enerjisini ölçer gibi ölçmek -şimdilik- mümkün değil. Onun için etrafa kimin negatif, kimin pozitif enerji yaydığına sezgilerimizle karar vermek durumundayız... Ve tabii değer yargılarımızla.SÖZÜN GÜZELİHayata olumlu/pozitif yaklaşımın temelinde öncelikle seçtiğimiz dil yatıyor. Çok basit bir örnek: Bir işle ilgili yorum verirken “Şurası olmamış, beğenmedim” demek yerine, “Elinize sağlık, şöyle yapsak daha da güzel olur” demek. Sonuç aynı, ifade biçimi farklı. Bir diğer yöntem, daima olumlu olasılığı dillendirmek: “Eyvah, çocuk düşecek!” demek yerine “Aman, çocuk düşmesin!” demek gibi. Amaç aynı, çağrı biçimi farklı.*İslam kültüründe, “kötüyü çağırmak” yerine “hayır duası” etmek esastır. Örneğin henüz gerçekleşmemiş bir olay için “Kesin olmayacak bu iş” demek yerine “Hayırlısıyla olur inşallah” denir. Çünkü ağızdan çıkan her söz, aynı zamanda dua veya temenni kabul edilir. “Ya hayır söyleyin ya da susun” hadisini de “dilini güzele alıştırmak” çerçevesinde değerlendirmek mümkün.DİŞLERİ NE GÜZELHayatımızda bazen zorlu, keyifsiz durumlarla karşılaşırız. İşte böyle anlarda ilk tepkimiz, rahatsızlığımızı dile getirip şikâyet etmektir. Oysa en sevimsiz durumda bile olumlu bir yan bulunabilir... Bir gün, Hz. Peygamber sahabeyle birlikte yürürken yolda uyuz olmuş, tüyleri dökülmüş, berbat halde bir köpek görmüşler. Herkes köpeğin (bazı rivayetlere göre leşin) çirkinliğini, pis kokusunu konuşmuş. Hz. Peygamber ise aynı köpeğin olumlu bir özelliğini dile getirmiş: “Ne güzel dişleri var.” Konu, koşullar aynı, yaklaşım farklı...*Olumlu olanı söylemek kadar olumlu düşünmek de İslam’ın davranış esaslarından biridir. Örneğin kesin bilgi sahibi olmaksızın insanlar için kötü zanda (sûizan) bulunmamak gerekir: “Zandan sakının... Birbirinize haset etmeyin.” Aynı şekilde “kem gözle bakmak”, “kem söz söylemek”; başkalarının olumsuz/negatif yönlerini vurgulamak; ayıplarını araştırıp dedikodusunu yapmak da vahim hatalardır. Bir Müslüman bunlar yerine daima “hüsnüzan” yani “olumlu düşünme” ile mükelleftir.ÖNCE KENDİMİZDENÖte yandan unutmayalım ki biz pozitif olmaya çalışsak bile her zaman olumsuz/negatif enerjiyle karşılaşabiliriz. Çünkü tabiatın düzeni artıyla eksinin alışverişi üzerine kurulu. Mesele elektrik akımının hangi tarafında yer aldığımız. Tercih bizim... Dilerseniz biz, çevremizden sürekli “olumlu-pozitif” bir yaklaşım beklemek yerine öncelikle kendimize odaklanalım. Çünkü davranışlarımızı olumlu yönde değiştirmek, başkalarının enerjisini değiştirmekten daha kolay olsa gerek.HER SOLUKTA YENİLENİRYüzyıllar öncesinde bile düşünürler, her varlığın gözle görülemeyen çok küçük yapı taşlarından, yani atomlardan oluştuğunu öne sürmüştür. Antik Yunan’dan İslam kelamcılarına kadar pek çok dönemde karşımıza çıkan bu görüş, 18. yüzyıldan itibaren adım adım ispatlanarak bilim kanunlarına dönüştü. Demek ki her birimiz aslında atomlardan oluşan nesnelerdik.*Ne var ki 20. yüzyılın ilk yarısında, aslında atomların da altında parçacıklar olduğu anlaşıldı. Bu parçacıklar, enerji alanlarıydı. Yani buna göre özümüz, maddenin de ötesinde enerjiydi. Dolayısıyla “cansız” sandığımız nesneler dahi “her an” yinelenen bir enerji hareketi halindeydi. Üstelik zamanla görüldü ki madde-enerji diye ayırmaksızın kâinatın her zerresi, birbiriyle bağlantılıydı. İşte tüm bunlara “Kuantum Mekaniği” adı verildi.*“Dünya her solukta yenilenir, bizse durur [gibi görünmesi] yüzünden bu yenilenmeden habersiziz. / Ömür ırmak gibi yeniden yeniye [akar] gelir. [Ama] bedende bir süreklilik gösterir.” Adeta kuantum fiziğinin şiirsel bir anlatımı olan bu sözler, bir biliminsanına değil, 13. yüzyılda yaşamış olan Mevlâna Celaleddin-i Rumi’ye ait. Kâinata gönülden, bilgece bir bakışla bilimin buluşması... Ne kadar şaşırtıcı, ne kadar harika bir birliktelik değil mi?
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları