Top
Müge Akgün

Müge Akgün

muge.akgun@radikal.com.tr

07/01/2023

İstanbul’un en yeni İtalyan’ı

David Shipman, “Genç beyinleri sektörün olumsuz etkilerinden zehirlenmeden, bozulmadan buraya aldık. Amacımız akademik olarak öğrendiklerini burada uygulamaları” diyor. Scarlatta’nın kapısından adım attığınız andan itibaren insanı sarıp sarmalayan, bahçesinden odalarına içinde yer aldığı tarihi binanın ruhuna uygun kurgulanan dekorasyonun ardında da Dilistan Shipman var. Şef David Shipman’ın tasarladığı menüde yer alan ekşi maya ekmek, taze makarna çeşitleri, kurutulmuş etler, soslar gibi temel malzemelerin büyük bir bölümü de kendi mutfaklarındaki genç şefler tarafından hazırlanıyormuş. Uzun bir deneme, hazırlık dönemi geçirmiş olmalılar. Açılalı çok kısa bir süre olmasına rağmen; bir sanat yapıtı gibi salonun ortasındaki taş fırında pişip masaya sıcacık servis edilen ekmeklerden başlayarak önümüze gelen her yemek gerçekten de sunumlarından lezzetine çok başarılıydı. Kendi yapımları bresaolalı pizza, deniz ürünlü tagliatelle, tuzda pişirilmiş kereviz ve gravyer rezerv soslu bir cins mantı olan fagottinin, patates ve karnabahar püresiyle sunulan ızgara deniz levreğin ve tiramisunun tadı hâlâ damağımda, her biri için tekrar giderim.İstanbul hem kaliteli hem de kurgusuyla çok değerli, genç şeflerin yetişmesine imkân sağlayan bir restoran kazandı, umarım müşterisiyle buluşur ve yolu uzun olur...CumbaAralık ayının son günlerini İzmir’de geçirdim. Uzun yıllar İzmir’de yaşadığım için Bornova’da gastronomik bir ara vererek kente girmek, Kordon’da yürüyüş yapmak, ara sokaklarda keşifler yaparak dolaşmak, sonra şansımı deneyerek daha önce gitmediğim bir restorana girmek beni mutlu eder. Bu kez de öyle yaptık. Son 2 yıldır gidemediğim Cumba Restoran’da ilk molamızı verdik. Bornova girişinde bir benzin istasyonunun yanında yer alan asansörle inilen, 25 yıl önce Vehbi Güldoğan ve Can Ortabaş ortaklığıyla kapılarını açan Cumba, servisiyle, yemeklerinin kalitesi ve lezzetiyle İzmir’in en iyi restoranları arasında. Merkezde oturanlara, hayatı Alsancak, Çeşme, Urla arasında geçenlere uzak gelse de bence Cumba İzmirlilerin göz ardı etmemeleri gereken bir durak.Paylaşmak için ortaya istediğimiz kurutulmuş et, hellimle servis edilen mantar güveç ve 12 yıldır burada çalışan, tam anlamıyla işinin ehli servis sorumlusu Gültekin Tunçer’in ince düşüncesiyle yanında harika bir patates kızartmasıyla gelen meyhane usulü ızgara köfte her zamanki gibi çok iyiydi.Ara Sokak İşte benim “bozulmamış eski İzmir mekânlarından” dediğim, nostaljik bir akşam yaşadığım yer ise Ara Sokak Meyhanesi oldu. Ara sokakları keşfe çıktığımız bir öğleden sonra önünden geçerken hoşumuza giden Ara Sokak’a o akşam yer ayırtıp gitmek istedik, ancak doluymuş. Ertesi akşam için rezervasyon yaptırdık. Küçük, sevimli, iki hanımın mezelerin sunulduğu tezgâhın arkasında yemek yaptığı, sahibi Nedim Bey’in masaları dolaşıp sohbet ettiği lokanta ilginç bir biçimde tüm salaşlığına karşın insana güven veriyor. Ki dinlendirilmiş Bergama tulumu, dereotlu fava, sıcak ot kavurması, yoğurtlu Girit kabağı, paçanga böreği ve ızgara levrek önsezilerin bizi yanıltmadığını gösterdi. Bu lezzet durağını da listeme aldım. Kısacası İzmir’de artık arkadaşlarımızı götüreceğimiz bir yerimiz daha oldu...Varuna Gezgin CafeAdını çok duyduğum Varuna Gezgin Cafe ile nihayet Alsancak şubesinde tanıştım. Eskişehir’de matematik öğretmenliği yapan ve aynı zamanda bir gezgin olan Murat Fıçıcı’nın gençlerin dünyayı tanımasına destek olmak amacıyla açtığı Varuna Gezgin benim için güzel bir sürpriz oldu. Servis elemanlarının her biri güler yüzle işini severek yapıyordu. Yemeklerden içkilere fiyat-kalite dengesi de yerindeydi. İstanbul, Ankara ve Eskişehir’de de şubeleri varmış.İstinye Park Masaİzmir’de 1 yıl kadar önce açılan İstinye Park’a nedense daha önce gitmeyi düşünmemiştim. Alışveriş için olmasa da yeme-içme mekânlarını görmek için mesleki kaygılarla gittim. Beklentilerim yüksek değildi ama yanılmışım, İzmir İstinye Park İstanbul’a oranla daha planlı mimarisiyle çok daha ziyaretçi dostu bir AVM olmuş. Özellikle Beymen ve Vakko belli ki büyük yatırım yapmış. Hem tasarımları hem de sergiledikleri sanat yapıtlarıyla da etkileyici burası. Restoranların sayısı da az değil. Ama biz bu kez tercihimizi Umut Özkanca’nın genel şefliğini üstlendiği Akdeniz mutfağı ağırlıklı Masa’dan yana kullandık. Hafif bir öğle yemeği için seçtiğim mantarlı risotto da türünün iyi örneklerindendi.Gelibolu Balık RestoranPlanlanmış bir ziyaret değildi ama 2022’nin son durağı memleketim Gelibolu’ydu. Kaldığım tek günün akşamında da ilk gençlik yıllarımızdan bu yana arkadaşım Dilek Mildon’un önerisiyle Gelibolu Balık Restoran’da daha doğrusu eski adıyla Kafeterya’da buluştuk. İç Liman’a giriş noktasında olan restoran, kasabamızın en büyüleyici noktaları arasında. Fakat yemekleriyle hatırladığım bir yer olduğunu söyleyemem. Zaten balıklarıyla ünlü Gelibolu’da birkaç istisna dışında iyi bir lokanta da pek olmadı. Son birkaç yıldır kime nereyi önerdiysem mahcup oldum, ben de gittiğim yerlerden genellikle mutsuz ayrıldım. Ama bazen güzel gelişmeler, değişiklikler de olabiliyor. İkinci kuşak işin başına geçince, anlayış değişince ve işini severek yapınca yemeğe kalite gelebiliyor.Gelibolu Balık Restoranı’nın işletmesini o akşam tanıştığım ikisi de mimar Barbaros ve Ülfet Tan çifti üstlenmiş. Yıllar içinde yorulan mekân her anlamda kendine gelmiş. Keyifli bir akşam geçirmenin yanı sıra Gelibolu’da nihayet gönül rahatlığıyla önerebileceğim bir yer olması hoşuma gitti.O akşam tattığımız tüm mezeler, zeytinyağlılar çok başarılıydı. Lüfer ızgara ve özellikle de istavrit tava son dönemde yediklerimin en iyisiydi diyebilirim.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp