Top
Ahmet Hakan

Ahmet Hakan

ahmethakan@hurriyet.com.tr

05/11/2018

Ankara ve İstanbul’da kim kiminle yarışacak?

Öyle olacak, böyle olacak, çok tantana çıkacak, çok isim ortaya atılacak, çok spekülasyon yapılacak falan ama...

Galiba sonunda ama en sonunda şöyle bir tablo çıkacak:

İstanbul’da...

AK PARTİ: Binali Yıldırım ya da Numan Kurtulmuş ile yarışa katılacak...

CHP: Muharrem İnce ile yarışa katılacak.

Ankara’da...

AK PARTİ: Süleyman Soylu ile yarışa girecek...

CHP: Mansur Yavaş ile yarışa girecek.

Atalım fava, bekleyelim bakalım.

Ankara ve İstanbul’da kim kiminle yarışacak

PERİHAN, CEZMİ 

TAM da...

Bir Perihan Mağden vardı, ne oldu ona?

Bir Cezmi Ersöz vardı, ne oldu ona?

Falan diye sayıklıyordum ki...

Her iki isim de...

Birdenbire Hürriyet Pazar’da karşıma çıkmasın mı?

Eski günlerin Taraf gazetesinin Perihan’ı, Sıla’yla ilgili eski bilindik stilinde bir yazı yazmış; eski günlerin isyankâr romantiği Cezmi Ersöz ise “eş değiştirmenin evliliği uzatacağı” teorisiyle küllerinden yeniden doğmanın denemesini yapmış.

Mutlu oldum tabii ikisini de Hürriyet Pazar’da görmekten...

Çünkü “Ölü Ozanlar Derneği” filmini çok severim ben.

Ankara ve İstanbul’da kim kiminle yarışacak

ORHAN GENCEBAY OLAYINA FARKLI BİR BAKIŞ DENEMESİ

ORHAN Baba...

Mesela Demirel’le baba-oğul gibiymiş.

Mesela Ecevit’in hayranıymış.

Mesela Özal’la tam bir dost imiş...

Şimdi de eskiden beri tanıyıp sevdiği Recep Tayyip Erdoğan’dan yana Orhan Baba.

Bu durumu şöyle açıklıyor kendisi:

“Ben ülkesini seven, parti ve particilik yapmayan, devletini koruyan bir anlayıştayım”.

Buradan anlıyoruz ki...

Olmaz ya... Mucizevi bir olay olsa...

Ve Kemal Kılıçdaroğlu devletin başına geçse...

Orhan Baba onunla da acayip iyi anlaşacak.

Allah hepimize uzun ömür verirse ve tabii Türkiye’de bir iktidar değişikliği söz konusu olursa...

Bugün Orhan Baba’ya “yalaka” falan diye sataşanların, o gün “Yaşa Orhan Baba” diyeceklerini...

Bugün Orhan Baba’yı pek sevenlerin, o gün Orhan Baba’ya fena halde zıt gideceklerini...

GÖRECEĞİZ!

ANNEM ARADI...

TELEFONUM acı acı çaldı.

Annem arıyordu.

Açtım...

Açar açmaz başladı konuşmaya annem:

“Oğlum sen Sıla ve Ahmet Kural olayına böyle bodoslama dalma... Biraz dikkat et kendine... Her şeyi hesapla... Gün gelir onlar yine barışır, olan sana olur”.

“Yok artık anne ya” diye haykırdım.

Ve “Sonra konuşuruz, şimdi çok işim var” diyerek telefonu hızla kapattım.

KILI KIRK YAR

Kendine yol arkadaşı seçerken...

Reklamında oynatacağın ünlüyü belirlerken...

Bir diziyi izlemeye başlarken...

Kiminle yolculuğa çıkacağını belirlerken...

Kılı kırk yar!

ATALARIMIZ BUNLARI ÖNGÖRMÜŞ ZATEN

MİNİMALİZM: Söz gümüşse sükût altındır.

KARMA: Rüzgâr eken fırtına biçer.

SOL ELLE YEMEK

HOCALARIMIZ, din adamlarımız, Diyanet İşleri Başkanlığımız falan...

“Sol elle yemek yenmemesi” konusunda geliştirdikleri duyarlılığın sadece binde birini...

Haram yememek, hak yememek falan konularında geliştirseler...

Deizm meizm anında alaşağı olur.

SANKİ YUNAN GALİP GELMİŞ GİBİ

TÜRKİYE’nin Uganda Büyükelçisi’nin Cumhuriyet Bayramı’nda düzenlediği resepsiyona antik Yunan kıyafetiyle katılması...

Bizim Kadir Mısıroğlu’nun “Keşke Yunan galip gelseydi” lafını hatırlattı bana.

O an o resepsiyonda o büyükelçinin yanında olsam...

“E ama Yunan galip gelmedi ki Sayın Büyükelçim” derdim.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp