Top
Yavuz Semerci

Yavuz Semerci

ysemerci@htgazete.com.tr

14/11/2016

Trump, 23 milyon insanı kovabilir mi?

 

ABD seçimleri sonrasında, yeni dünya düzeni hakkında inanılmaz bir spekülasyon yapılıyor. Çatlayacak ticari anlaşmalar, ekonomik işbirlikleri, yükselecek gümrük duvarları ve artan siyasi çatışmalar, şiddetlenecek bölgesel savaşlar falan... Trump’un kazanmasının yankıları çok farklı. Genelde herkesin birleştiği henüz kara kutu... Devlet tecrübesi yok ve yanındaki adamları becerileri hakkında tartışma var.

Trump destekçilerinin en büyük beklentisi, ülkede bulunan yabancıların (kaçakların) vakit geçirilmeden kovalanması.

Resmi olmasa da rakamlar, Amerika’da kaçak yaşayan 10 milyonun üzerinde insanın olduğunu gösteriyor. Yakalandıkları an (deport) kovulma prosedürü işletiliyor. Bunlar, kaçak yolla veya turistlik vizeyle gelmiş ve geri dönmemişler.

Ağır işleyen bir prosedür var. 1 yıla kadar sürüyor atılmaları. Bu nedenle ağır, ağır yakalanıyorlar!

Bir başka bilgi. Green Card alarak ülkede çalışma izni olanların sayısı yaklaşık 13 milyon. Trump’ın yaklaşımı “bu insanların çalışma izinlerini ve kartlarını kaldıralım. Ülkelerine dönsünler. Yeni baştan sorgulayarak alalım” şeklinde. 

Şimdi 20- 25 milyon insan ülkeden kovulabilir mi? Büyük kaos demektir. Üstelik mevcut yasalar yetmez. Yeni yasalar çıkarmak zorundalar. Amerikan Anayasa’sı kontrol ve denge üzerine kurulu. Ve bu dengeyi kutsal bir emanet olarak tanımlıyorlar. Cumhuriyetçilerin yasa çıkarma sorunu yok. Sandalye çok öndeler. Ama yargı, sivil toplum kuruluşları ve medyaya rağmen böylesine ağır bir kararı uygulamaları çok zor.

İnternette dolaşırken gördüm. Hangi başkan döneminde daha çok kaçak göçmenlerle mücadele edilmiş. Obama döneminde 2.5 milyon kaçak sınırdışı edilmiş ve bu sayı bir rekor. Trump başkanlığında hiç kuşkusuz bu sayı artacak ve özellikle Müslüman kaçaklar üzerine yoğunlaşacaklar. Bunu da özellikle yapacaklar. Müslüman âleminde Trump sevgisini o gün tekrar incelemek gerekebilir!

İsyana çağrı!

Amerika’da Trump karşıtı gösterilere bakıp derin yorum yapanlara bir hatırlatma. Seçimlerden hemen önceydi. Trump ‘’Eğer küçük bir farkla kaybedersem, seçim sonuçlarını tanımayacağım’’ demişti. Şimdi şöyle düşünün: Seçimleri Hillary Clinton kazanmış olsaydı ama Trump, rakibinden 500 bin daha fazla oy alsaydı (aynı şimdi olduğu gibi) ne yapardı? İsyana çağrı bile yapabilirdi. Demem o ki bozulma başladıysa orada, bunun bir nedeni de siyasetçinin ayrıştırıcı dil kullanmasından kaynaklanıyor. Herkes ektiğini biçiyor!

Sıkıyönetim ekonomiye lazım!

Türkiye bir yol ayırımında. Sistem veya rejim değişikliği olarak değerlendirecek bir süreç başladı. MHP’nin iktidar ile birlikte Anayasa değişiklerine sıcak bakması sürecin temposunu artıracak hiç kuşkusuz. Toplumsal yaşamda bir dip dalgası yaratır mı? Bilmiyorum. Kabul edelim ki terör ile mücadelede bugüne kadar alışılmamış derecede güvenlik boyutu ağır basan, olağanüstü nitelikte KHK’lar çıkarılıyor. Devletin tüm güvenlik birimleri teyakkuz halinde yine devletçe tanımlanmış düşmanın üzerine, legal olmasına rağmen, illegal yapılar ile ilişkili olduğu varsayılanları da kapsayacak bir mücadele başlattı. Benim endişem kamuoyunun, politik aktörlerin ve ülkeyi yönetenlerin ekonomik gerçeklerden uzaklaşmasıdır. Dövizde kontrolü kaçırmasıdır. Turizm gelirlerindeki kaybın gelecek yıllara da uzanmasıdır. Dış ticaretimizde yüzde 60/65 payı olan AB ile ilişkilerimizin (suçlanan odağın kim olduğunun bir önemi yok) telafi edilmeyecek nitelikte bozulmasıdır.

Türkiye Rusya, komşuları, Afrika ile ticaretini artırsa bile olası bir AB boşluğu bu ülkelerle dolması imkansız. (9 aylık 104 milyar dolar ihracat, 156 milyar dolarlık ithalat) 2023 hedefi artık hayal olmuş. Şimdi var olanı bile korumakta zorlandığımız bir dönem yaşıyoruz. Cari açık artıyor. Yani siyaset cephesinde ne derseniz deyin, asıl ekonomide sıkıyönetim dönemi başlamalı. (aman yanlış anlamanın odaklanma acısından bu kavramı vurguladım) Bir de rica edelim bari ekonomi yönetimi siyaset konuşmasın. İşlerine baksınlar...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp