Top
Osman Gençer

Osman Gençer

ogencer@htgazete.com.tr

15/10/2021

Sen kızsın, yapamazsın

Çok ciddi ve sıkıntılı bir meselemiz var.

Ne yazık ki bu sıkıntı sadece bizde değil, tüm dünyada geçerli.

Dünyada her yıl milyonlarca kız çocuğu ayrımcılıkla mücadele ediyor; toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle karşı karşıya kalıyor; eğitim hakkı, sağlık hakkı gibi birçok temel hakka erişemiyor.

11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü, Birleşmiş Milletler’in (BM) kararıyla 2011 yılından beri kız çocuklarının gördüğü ayrımcılığa dikkat çekmek üzere kutlanıyor.

Bu sene “Dijital nesil. Bizim neslimiz” temasını belirleyen BM, COVID-19 salgını döneminde önemi katbekat artan dijital araçlara erişimde kız çocuklarının sahip olduğu dezavantaja vurgu yapıyor.

UNICEF’in yayınladığı bir rapor, erkek çocuklar arasındaki internet kullanımının ve cep telefonuna erişimin kız çocuklarına oranla daha yüksek olduğunu gösteriyor.

Ayrıca, salgın dönemindeki uzaktan eğitim süreci, kız çocuklarının ev işi ve çocuk bakımı gibi konularda sorumluluk almalarına; eğitime aktif bir şekilde katılamamalarına neden oldu.

*

Ve gelelim bizdeki tabloya..

UNICEF’ in, OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) üyesi 41 ülkede çocuklar arasındaki fırsat eşitsizliğini incelediği raporunda Türkiye, İsrail’le birlikte son sırada yer aldı.

Eğitim-Sen’in yayınladığı 2018 Yılı Eğitimde Cinsiyetçilik Raporu’na göre de, ders kitaplarında kız çocuklara daha çok ev içi alanda ya da bu rollerine uygun meslekler tavsiye ediliyor.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın raporunda, özellikle kalabalık, düşük gelirli ailelerde bulunan kız çocukları, salgın nedeniyle başlayan uzaktan eğitim sürecinde daha fazla ev işi sorumluluğu yüklendi.

Öyle ki, okullar artık açık olsa da birçok kız çocuğunun okula devam edemeyeceği tahmin ediliyor.

UNICEF, salgın sonrasında dünya genelinde yaklaşık 10 milyon kız çocuğunun, çocuk yaşta evlendirilme riski altına olduğunun altını çiziyor.

Sadece İzmir’de 2020 yılında 18 yaşından küçük 1.977 kız çocuğu eğitimini yarım bırakarak evlendirildi.

*

İyi de, bu olumsuz şartları değiştirebilmenin bir yolu yok mu?

Önlemler alınamaz mı, koşullar iyileştirilemez mi, kız çocuklarına daha eşit imkanlar sağlanamaz mı?

Elbette bunların hepsi mümkün.

Mümkün olmasına mümkün de, öncelikle yöneticilerin bunu görmesi ve istemesi lazım.

Mesela, çözüm için İzmir Kent Konseyi Kadın Meclisi’nin bazı önerileri var.

Konsey, ülkemizdeki 4+4+4 kesintili eğitim sisteminin kız çocukların eğitimde kalma süresini düşürdüğüne dikkat çekiyor.

Onun yerine 12 yıl kesintisiz temel eğitim talep ediyor.

Okul öncesi eğitim süresinin de 2 ila 3 yıl arasında olmasını istiyor.

İstanbul Sözleşmesi’nin kadınlar kadar kız çocukları için de önemli bir güvence olduğunu vurguluyor.

*

Tabii ki başka uygulamalar da getirmeliyiz.

Örneğin, dilde değişime gitmeliyiz.

“Sen kız çocuğusun, yapamazsın, kız çocuğu okumaz, ev işlerini kız çocuğu yapar” gibi toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığı pekiştiren ifadeler kullanmamalıyız.

Okullarda çocuk hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği müfredatının oluşmasını sağlamalıyız.

Çocukları her türlü istismardan korumalıyız.

Profesyonel ve uzman görevlilerin yer aldığı ALO Çocuk Hattı gibi mekanizmalar oluşturulmalıyız.

İnternet kullanımı, dijital araçlara erişim ile ilgili eşitlik sağlanabilmesi ve kız çocuklarının dijital becerilerinin desteklenmesi için çalışmalar yürütmeliyiz.

*

Bütün bunları neden yapmalıyız biliyor musunuz?

Çünkü her çocuk yaşamayı, sağlıklı, güvenli, ihmal ve istismardan, şiddetin her türlüsünden uzak, beslenme ve gelişme hakkını yaşayarak, sevgiyle büyümeyi hak ediyor.

Elbette kız çocukları da..

Kız çocukları, kendilerine katılım fırsatı ve beceri edinme imkanı sunulduğunda, girişimci ve yenilikçi kuşağın başını çekebilir, kendi toplumlarının değişim öncüleri, büyük kadın liderler olabilirler.

Kız çocuklarına bugün o destekleri sunmazsak, gelecekte genç kadınları güçsüz ve bağımlı kılarız.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp