Top
11/03/2023

HDP önden buyursun!

Gündemde yine HDP ve elbette bu parantezde tartışılan başlıklar var.

Yıllardır bu alanda onca yazı yazdım, konuşmalar yaptım. Geldiğimiz noktada bazı konularda kafaların hala karışık olması tuhaf olduğu kadar üzücü.

HDP, milyonlarca insanın oyunu alan bir siyasi parti. Bu oyların meşruluğu konusunda istisnalar dışında kimsenin bir itirazı yok. Keza farklı siyasi partilerin söz konusu oylara talip olmasında da bir sorun bulunmuyor.

Nitekim CHP lideri ve cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, adaylığı kesinleştikten sonra HDP’den gelen “görüşme çağrısı”na olumlu cevap verdi. Buna dair söyleyeceklerimi en sona bırakıyorum.

Ancak Meral Akşener’in “Görüşebilir, asla masaya getiremez” tepkisini siyasi gerçeklikle uyuşan bir yaklaşım olarak göremeyiz.

Kılıçdaroğlu, bir ittifakın cumhurbaşkanı adayı ve yaptığı her görüşme ister masada, ister dışarıda olsun fark etmez; ittifakta yer alan partileri bağlar. Cumhurbaşkanı adayı olarak desteklediğiniz siyasetçinin attığı her adım, söylediği her söz siyaseten ortaklarını bağlar.

KİM KİMİ MUHATAP ALMIYOR?

Gelelim HDP tarafına.

Her zaman yüksek bir politik bilinçle hareket ettiğini iddia eden bir parti, başka siyasi partilere yönelik bir hamleyi yıllardır kullanıyor.

“Bizi muhatap alın. Yokmuş gibi davranmayın.”

Güzel, hatta pek güzel de; bu şikayetin sahipleri acaba neden demokratik ve şeffaf bir siyasetin gerekenlerini yapmama kararlılığını sürdürüyor?

Meşru zeminlerde elde ettiğiniz oylar, sahip olduğunuz temsil, size demokratik süreçleri zehirleme hakkı mı veriyor?

Türkiye’deki neredeyse her siyasi partiyi, demokrasinin gereğini yapmayıp kendisini muhatap almamakla suçlayan HDP’nin bundaki başrolünü yok mu sayacağız.

Siyasetçilere mektuplar yazılıyor. Duygusal çerçeveler çiziliyor. Ne yazık ki bu yöndeki tezlerini taşımaya dünden hazır bazı araçlarla kendisini kıyıda köşede bırakılmış gibi gösteriyor.

Dünyanın hiçbir ülkesinde arkasına silahlı bir terör örgütünü alıp, taleplerini sıralayan bir yapıya mağdur muamelesi yapılamaz.

Bu duruma geçit vermek, siyaseti meşru zeminde yapan tüm partilere haksızlıktır.

Karar mekanizmaların açık ve şeffaf değil. Teröre mesafe koymakla ilgili ne niyetin, ne gündemin, ne de çaban var.

Sonra tüm bunları görmezden gelip herkesin seninle müzakere etmesini, taleplerini dinlemesini bekliyorsun.

ONLARA RAĞMEN KADER BİRLİĞİ

Yıllardır, hem de çok uzun yıllardır HDP çizgisindeki partilere, PKK ve onun türevi terör örgütlerine rağmen şunu söylüyorum.

Türkiye’nin siyasi sınırları içindeki, ayrıca Irak ve Suriye başta olmak üzere gönül coğrafyasındaki Kürtlerle kader birliği yapması tek çözümdür.

Bunun giderek daha zorlaştığını, özellikle ABD eliyle ülkemize yönelik nasıl bir tehdit haline getirildiğini elbette görüyorum.

Yine de söylüyorum, tek çıkışımız bu.

HDP ve PKK’ya rağmen bu. Türkiye’yi düşman ilan edip onun düşmanlarının uydusu olmak isteyenlere rağmen bu.

CHP’nin arayışlarına gelince.

“O yapıyor, şu yaptı. Ben yapınca mı yanlış oluyor” yaklaşımlarına bakmayacak kadar bu alana kafa yordum bugüne kadar.

Mesele gayet açıktır.

Bir müzakere ve görüşme, taraflardan birinin gizli ya da tehditkar gündemi devam ettiği sürece sonuç vermez. Siyaseten bedeli olması bir yana, meşru olmayan siyasetin kendisine alan açmasına vesile olur.

Her siyasi partinin kendisini gözden geçirmesi gereken alanlar vardır mutlaka.

Ancak anlatmaya çalıştığım bu sorunda kendisini köklü biçimde gözden geçirmesi gereken öncelikle HDP’dir.

Sürekli değişim ihtiyacından, demokratik siyasetin önünün kapatılmasından, ancak bu yollar açılırsa çözüm olacağından söz ediyorlar ya.

Söylenecek tek söz var.

Önden buyurun !

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp