Top
Cüneyt Basaran

Cüneyt Basaran

cbasaran@bloomberght.com

20/04/2019

Borçlanarak gidilecek yol kalmadı

Son 10 yılda işler istendiği gibi gitmedi. Türkiye’den bahsetmiyorum. Küresel ölçekte işler planlandığı gibi gitmedi.

2008 Krizi sonrasında ortaya çıkan sonuç "yerkürenin çok borçlu" olduğu gerçeğiydi. ABD’de konut piyasasında başlayan, aslında bankaların önüne gelen herkese kolaylıkla kredi vermesi sonucu emlak fiyatlarında yaşanan balonun patlamasından ibaret olan “2008 subprime mortgage krizi”, finans piyasaları için çok ciddi bir uyarı olmuştu. Daha açık söyleyeyim; küresel ölçekte 1929 Büyük Buhran’dan sonra yaşanan en büyük krizi yaşanmıştı.

2008- 2018 karşılaştırması

2007 sonunda yani krizinden bir sene önce, küresel ölçekte borç 150 trilyon dolar civarındaydı. Borcun kabaca 55 trilyon doları finans sektörüne, kalanı 95 trilyon doları ise hemen hemen eşit miktarda hane halkı, reel sektör ve kamu kesimi tarafından bölüşülüyordu.

O dönemki toplam GSYH 57 trilyon dolar, ortalama küresel ekonominin büyüme oranı yüzde 5’ler civarındaydı. Gelişmiş ülkeler ortalama yüzde 3, gelişmekte olan ülkeler ise yüzde 8 ortalama ile büyüyorlardı.

Bugüne geldiğimizde ise 10 sene içinde küresel borcun 100 trilyon dolar artığını görüyoruz. Toplam borç miktarı 250 trilyon doları aştı. Böylece Yerküre için Borç/GSYH oranı yüzde 318’i buldu. Ancak ortalama küresel büyüme oranı yüzde 3’lere gerilemiş vaziyette.

Finans sektörü 10 sene boyunca borcunu sadece 5 trilyon dolar yani yüzde 10 artırmış. Hane halkı borcunda da artış 10 senelik süre içinde yüzde 30 ile sınırlı kalmış. Hane halkının toplam borcu 2007’de 35 trilyon dolarken, 2018’de 46 trilyona dolara çıkmış.

Geçen 10 sene içinde artan 100 milyar dolarlık toplam borcun büyük oranda geldiği yer kamu ve reel sektör borcunda yaşanan artış olmuş.

Kamu borcu 10 sene önce 37 trilyon dolarmış, 2018 sonunda 65 trilyon dolar olmuş, 10 sene de artış yüzde 75. Reel sektörde ise aynı dönemde borcun artış oranı yüzde yüzde 96!

ABD ve Çin 2008- 2018

1 ve 2 numaralı ekonomilerde son 10 yılda yaşananlar da oldukça enteresan. ABD’de 2008 krizi sonrası hane halkı ciddi bir ders almış gözüküyor. 2008 krizi öncesinde Amerika’da hane halkı borcunun toplam GSYH’ya oranı yüzde 100’lere yaklaşmışken, bugün bu oranın yüzde 80’lere gevşediği görülüyor. ABD’nin Borç/GSYH oranı hala yüzde 80’lerde.

Çin ise son 10 senede borcunu 35 trilyon dolar artırmış gözüküyor. Bir başka ifade ile son 10 senede küresel ölçekte artan her 100 dolarlık borcun 35 doları Çin’e ait. Bu borcun 22 trilyon doları ise Çin şirketlerine ait. Çin’in borç/GSYH oranı ise yüzde 300’ün üzerinde

Önümüzdeki 10 yıl daha zor olacak

2008-2018 arasında önce ABD’de daha sonra Avrupa’da borç krizi yaşandı. Daha sonra emtia fiyatlarındaki sert düşük sonrası emtia üreticisi ülkelerin ekonomilerinde büyük sarsıntılar oldu. Son turda da finansman ihtiyacı olan, cari açık veren ülkelerde ciddi travma yaşanıyor.

Küresel anlamada zor bir darboğazdan geçtiğimiz belli. Geçen 10 yılın yaralarını sarıp toparlayanlar hırsla önümüzdeki 10 yılın kurallarını masaya getirmeye ve diğerlerine dikte ettirmeye çalışıyorlar.

Eski büyüme oranları artık yok. Serbest ticaret anlaşmaları yırtılıp atılıyor. Ülkeler yeniden birbirlerine gümrük vergileri koymaya başladı. Belli ki artık yüksek borçlanma alışkanlığı ya da ihtiyacı olan ülkelere sıcak bakılmayacak. Küresel ölçekte yaşanabilecek türbülanslara yakalanma ihtimali her ülke için oldukça yüksek olacak. Tasarrufları yetersiz, yüksek bütçe açığı veren ülkelerin işi geçen 10 seneye göre daha zor olacak.

Yüklü miktarda borçlanarak yapılan verimi düşük yatırımlar ve katma değeri düşük yapılan üretimlerin önümüzdeki 10 yılda karşılığı yok.

Daha fazla borçlanarak alınabilecek gidilebilecek yol kalmadı…

Ya küresel ticarette dengeli bir ticaret bilançosu ile önemli bir oyuncu, herkesin takımında tutmak istediği bir isim olacaksın ya da büyük oyuncuların küresel ekonomide girdikleri büyük kapışmayı çekirdek çıtlatarak tribünde izleyeceksin.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp