Brenton Tarrant denilen sefil yaratığa daha fazla saplanmanın, beyaz ırkçı ve İslamofobik odaklarca yüceltilecek kıvama getirerek sapkın zihinlerde kahramanlaştırmanın âlemi yok. Christchurch’teki camide 50 cana kasteden caninin bir maşa, tetikçi bir kukla olduğu belli.
Murat Bardakçı yazdı; “Mâlûm liste onun bu işi tek başına planlamadığını, arkasında bilgi bakımından da donanımlı olan ırkçı, terörist, sapık, vesaire gibisinden bir şebekenin mevcut bulunduğunu gösteriyor. Çünki, silah ve şarjörlerin üzerindeki böyle bir listeyi Tarrant misali caniyi bir tarafa bırakın, en baba tarihçinin bile tek başına hazırlaması imkânsızdır!”
Esas mesele o terör şebekesini deşifre edip, caniyi de çekeceği mahkumiyete terketmekte. Bunun başka gerekçeleri de var. Teröristin ismi ve cismi uluslararası toplumun belleğine kazınırken, yitip giden hayatların sadece sayı ebadında soluklaşmasını; sanki hiç yaşamamış, varlıklarıyla insanlığa değer katmamışlar gibi geçmişe gömülmelerini önlemek…
İşte bu nedenle ABD’de İslamofobi’ye karşı en etkili seslerden biri olan hukukçu ve yazar Khaled Beydoun o 50 masum canı, ismi ve cismiyle, geride bıraktıkları yaşantılarıyla hafızalara yerleştirmek için bir harekete girişiyor. Her birini ayrı ayrı anmak için Twitter hesabından hikayelerini aktarıyor. Acılı aile ve dostlardan gelen anı ve fotoğraflarla. İş başa düşüyor, çünkü Batı medyası, özellikle de ABD’de bir kısım medya terör kurbanları Müslüman olunca sadece sayılara odaklanıyor.