Top
Ali Esad Göksel

Ali Esad Göksel

aliesadgoksel@htgazete.com.tr

04/01/2020

Eşikteyiz

 

         Bilindik “bir hal” bu...

         Ve “söze gelişi” bile!

         Nerede ise: ”Nafile...”

         Öte taraf! Mukadder!

 

         Yine de not düşülüyor.

         Madem ki “beyhude”?

         Ne diye? Adettendir...

         Okuyan olur mu misali.

 

         “Üçüncü on yıla” girdik...

         Sakın ha: Unutulmaya:

         Yirmi birinci Yüzyıl’dayız.

         İleride geriye bakacaklar.

 

         Çok şaşıracaklar...

         Cevapsız sorular...

         Hayıflanacaklar...

         Acı bir tebessüm?

 

         Bakınız çok tuhaf ama:

         Havanda su dövüyoruz.

         Aynı hatalar: Dizi dizi!

         İflahsızca tekrardayız...

 

         Yerküre iflas eşiğinde.

         Görüyor muyuz: Evet!

         İşitiyor muyuz: Evet!

         Anlıyor muyuz: Hayır...

 

         “Mutfak ve Şarap”

         “Lüks” değiller ki!

         “Binlerce yıl” oldu:

         Birlikte yaşıyoruz...

 

         Ama artık eşikteyiz!

         Mecbur: Seyirdeyiz!

         Onlar da değişecek...

         Kaçınılmaz: Bizler de?

 

        MAHALLİ MASALAR 

 

        Geçtiğimiz sene “geçiverdi”...

        Öylesine! Zararsızca desek?

        Emin değilim: Zayi olmaya...

        Bilançoya gelince: İyimserim...

 

        ESİNLENME

 

         Gastromasa yapacağını yaptı...

         Başarı tahminimin üstünde idi.

 

         Hele “Swissotel’deki mutfak”:

         Genç Neslin ortaklaşa menüsü...

 

Ronay ekibi.. 

 

         Talaykan ve Ronay’ı kutluyorum!

         Açtıkları sahifenin arkası gelmeli...

 

          ANTALYA 

 

          Orada “7 Mehmet” var.

          Saygı ve sevgi duyuyorum.

          Bir kere “gelenek” sürüyor...

          Sonra sadece mirasın üstüne yatılmıyor.

          Mehmet Akdağ çalışıyor: Koşuyor!

 Asmani

          Bir de “Asmani’de yediğim yemek”var:

          “Coğrafi İşaret” menünün rehberi idi.

          Hepimizin öğrenmesi gerekeni sergilediler:

          Mutfak tüm “malzemeyi en yakın çemberden” almıştı.

          Elbette Nedim Atilla nefes aldırmadı: Beni bile susturdu!

 

          BOĞAZ SAHİLİ 

 

          O gece ışıl ışıldı...

          Feriye eski göz ağrımdır.

          Vedat Başaran’ın elinde doğdu...

          Adını hak etti: Unutmam!

 

          O gece “Komili/Ömür Akkor” sahne almışlardı.

          Baştan söylemiş itiraf etmiş olayım...

          Direnemeyeceğim bir rüşvet verdiler:

                Bir “zeytin fidesi!”

Ömür Akkor sofrası...

 

          Salonun ortasına kurulan masa var ya...          

          Ömür’ün “etnografik mutfağımız” peşindeki usanmaz azmi idi.

 

          AVANOS

 

           Murat ve Ali Basman’ı severim.

           Rahmetli babalarını tanıma şansım da olmuştu.

           Bu sene “Mehmet Bey” onları ek gururla izliyor olmalı.

           “Doksanıncı Yılları”: Dile kolay!

           Hem de Türkiye’de!

Cevza-Ali Basman

 

           Asra yaklaştılar: Ha gayret! Az kaldı...

           International CNN'de bir program var: 100 yıllıklar...

           O vakit gelince Ali ile yan yana mahsule bakacağız.

           Ardından da:

           Elbette o  programda “Cevza’yı” izlemek istiyorum!

 

           KADEH DEĞİL 

 

            Bu bizim “Cemil” çok yaman.

            İleride öyküsü yazılacak: Ne diye?

            Rekabetin acımasız olduğu bir aralık için “yeni bir marka” yarattı.

            Durun: Aman ha yanlış anlaşılmaya!

 

            Marka dedi isek: Küresel ölçek için!

            “Nude” bu gün yüzümüzü ağartıyor.

            Hem de çok iddialı makamlarda...

            Cemil Tokel, yolun açık olsun!

 

          YERKÜRE MASALLARI 

 

        Bakınız: Masalar oldu mu size:

        Masallar! Ölçek böyle bir şey.

        Geçtiğimiz sene çok şey oldu...

        Bilançomu takdim ediyorum!

 

        ŞAPKAMI KAPTIRMAM

 

        Şu işe bakın ki sansasyon son haftada sahne aldı.

        İsviçre-Fransa sınırında bir mutfak var.

        Dağ başında: Lafın gelişi değil...

        Gerçekten de dağın başı!

        Öte yandan çok da şöhretli...

Marc Veyrat

 

        On yıllardır “üç yıldızı” var.

        Kendine has bir aşçı: Namı diğer siyah şapka!

        Etrafındaki çayır çimene çok meraklı:

        Mutfağına malzeme toplar!

        Michelin Guide bu sene tensikata gitti:

        Marc Veyrat iki yıldıza düştü!

 

        Tevatür: Suffle yapmayı bilmiyormuş.

        Siyah Şapka mahkemeye gitti...

        Ve beklenen sonuç: “Michelin sıyırdı!”

        Ama bakın bu perde daha kapanmadı:

        Çehov’a göre duvara asılı tüfek patlayacaktır!

 

        SARKOZY’NİN FENDİ 

 

        Ayvayı yedi: Hem de resmen...

        Baştan not düşeyim: Mesut değilim. Katiyen!

        Bu bir “Sarkozy Projesi” idi.

        “Şoven Macar Mültecisi” fiyakaya meraklı idi.

        Bakınız: Eşi!

Sarkozy mutfakta

 

        Bir diğer fiyaka için “Unesco’ya” başvurdu...

        Öyle ya...

        “Fransız Mutfağı”, “İnsanlığın Kültür Mirası” olmalı idi...

        Hem de, üzerinize afiyet: Bir numara!

 

        Ehh, oluverdi: Kağıt üzerinde!

        Paris Lokantaları da bu mirasın sergilendiği küçük müzeler olmasın mı?

        Olamadılar! Aradan geçen on yıl mağlubiyet asrı oldu...

        Fransız Mutfağı tatsız bir nostalji dosyası gibi...

        Godot’u bekliyor!

 

        MİCROPLASTİC 

 

        Hazır olun...

        Bu “lafı” daha çok ama çok işiteceksiniz.

        Önümüzdeki “asrın ana temalarından birisi microplastic”!

        Denizler kirlendi mi? Elbette: Evet!

        Bir şey yapıyor muyuz? Ne gezer: Hayır!

        O zaman hazır olasınız: Çiftlik ya da değil!

        Fark etmiyor: “Balıklar plastik yemedeler...”

        Bizler de onları yemedeyiz: Saadet Zinciri?

        Bu “konu kara mizah olmaktan bile çıktı...”

        Şuna hazır olmalıyız: Kendi kuyumuzu kazıyoruz!

 

       KUZEY IŞIKLARI

 

        Yıllardır gidip geliyorum.

        Olmayınca olmuyor.

        Hiç unutmuyorum: Aralık ortası Norveç’teyim.

        Eski Posta Gemisi’nde: Hurtigruten!

 

       Fırtına var: Kusursuz gibi!

        Kaptan beni uyarıyor: “Güvertede duramazsın!“

        Olmazlanıyorum: ”Işıklar çıkarsa?“

        Gülüyor: “Anlaşman mı vardı!”

Rene Redzepi

        Ve bunca yıldır göremedim! Derken...

        “Kuzey Işıkları” öyle bir çıktı ki...

        Norveç, Danimarka dünya mutfağının yıldızı oldular.

        Kuzey Yıldızı!

        Tevazu ile ilmik ilmik örmedeler...

        Alınacak çok da ders vererek!

 

        BREXIT

 

        İngilizleri seven “nadir insandanım”.

        Özellikle “mizahlarını!” Kendileri ile alay edebilmelerini...

        Ama şu ara “buna” ara verdiler.

        Ben de sessizce izliyorum: Bizim kültürde “düşene vurulmaz ya!”

Boris Joıhnson mutfakta

 

        Uzaktan Türk Asıllı Başbakanları başlarına “büyük bir dert” sardı...

        Bu “dert” sadece onların değil çoğumuzun “hayatını” etkileyecek.

        Az ya da çok! Ama gelecek etki kesin!

        İngilizler çok alem: “Şarap ve peynir depoluyorlar...”

       

        Mesele otuz iki kısım tekmili birden bir arkası yarın dosyası.

        İlk tezahürlerden birisi de şu: Londra bir Mutfak Başkenti oluyordu.

        Frene basıldı. Expat Nüfusu olmadan lokantalar yaşar mı?

 

        İngilizlerin “Milli Gururu” vardı.

        “Jamie Oliver” beyaz bayrağı çekti.

        “Yirmi beş lokantasını kapatıverdi!”

        

 

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları