Top
19/05/2023

Nefret dilinin sıradanlaşması

Türkiye tarihinin en önemli seçimleri yapılıyor. 14 Mayıs'ta yapılan seçimlerde Cumhur İttifakı Meclis çoğunluğunu kazandı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan yüzde 49,52 oy alırken Kılıçdaroğlu ise yüzde 44,88 oy aldı. 28 Mayıs'ta milletimiz ikinci tur için yeniden sandık başına gidecek. Seçim öncesinde Erdoğan'ın kesin kaybedeceğine inanan kesimler ile Batı medyası 2,5 milyonluk oy farkını görünce hayal kırıklığına uğradı. Seçim sürecinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ve taraftarlarına karşı hem içeride hem de dışarıda oluşturan nefret dilinin şiddetinin arttığını gördük.

Dünyanın tüm emperyalist ülkelerinin yayın organlarından Erdoğan'ın kesinlikle gitmesi gerektiğine ilişkin aylardır yayınlar yapıldı. Uluslararası yayın kuruluşlarının Türkiye temsilciliklerinin yayınlarında da benzer bir durum vardı. Sözde bağımsız medya kuruluşları dezenformasyon yaparak Erdoğan üzerinden karalama kampanyası yürüttüler. Türkiye ve İslam düşmanı yayın organları topyekun saldırıya geçtiler. İlk tur seçim sonuçları açıklandıktan sonra ise Türkiye ve İslam düşmanı yayınlar yapan pislik çukuru Charlie Hebdo ise "Ölmeden Erdoğan'dan kurtulamayız" iğrenç sözünü kapak yaptı. Kısaca garp cephesinde değişen bir şey yok. İslam'a ve Türklere olan düşmanlıklarını Erdoğan'ın şahsı üzerinden milletimize yöneltiyorlar. Milletimiz de seçimlerde cevaplarını veriyor. 28 Mayıs'ta daha güçlü bir cevap alacaklar.

Batı medyası böyle de içimizdeki batının gönüllü köleleri farklı mı? Kendileri gibi düşünmeyen milleti aşağılayan, partilerine oy vermeyenlere hakaret eden ve hatta halen acılarını sarmaya çalışan depremzedelere ağza alınmayacak küfürler eden nasipsizlere ne demeli? Deprem bölgelerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a güçlü bir destek verilmesi depremzedeleri CHP'lilerin nefret odağı haline getirdi. Sosyal medyada günlerdir ağır hakaretler ediyorlar. Sosyal medyadan çektikleri görüntüleri paylaşıp yaptıkları yardımları haram ediyorlar. Hatta CHP'li olduğunu söyleyen bir fenomen "eğer ikinci turda kazanırsak sizi affederiz yoksa..." diye tehdit ediyor. CHP'li Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi ise barınma imkanı sağladıkları 100 civarında depremzede kardeşimizden kaldıkları oteli boşaltmaları istiyor. Bu ne utanmazlıktır? Bu nasıl bir insanlıktan çıkmaktır?

Bu yaklaşımlarının sadece depremzedelere yönelik olduğunu zannetmeyin. Muhtemel bir CHP iktidarında CHP'li olmayanlara neler yapacaklarını bu tutumlarıyla gösteriyorlar. 14 Mayıs öncesinde kesin kazanacaklarını düşündükleri için önlerine gelen herkesi yargılamakla tehdit ediyorlardı. Hatta kamu kurumlarından ve üniversitelerden kimlerin atılacağına ilişkin listeler hazırladıkları söyleniyor. Bu tehdit dili CHP'nin genetik özelliklerinden biridir. Geçmişten tevarüs ettikleri ve Menderes, Özal ve Erbakan gibi liderlerin iktidarları döneminde kullandıkları nefret dili bugün de maalesef varlığını koruyor. Geçmişte Menderes, CHP'lilerce bir nefret odağı haline getirilmişti. Bugün ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı zihniyetin nefret dilinin hedefinde.

Ülkemizin geleceği için en büyük tehditlerden biri olan bu nefret dilinin sona erdirilmesi gerekir. Genetik özellik haline geldiği için kısa sürede değişme ihtimali maalesef yok. Yıllardır Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik olarak ilmek ilmek dokunan bu nefret dili gün gelir oy vermediği için depremzede kardeşlerimize bile hakarete ve küfürlere dönüşür. Seçimler gelip geçer ama bu nefret dilinin bıraktığı izler kalıcı hasarlar bırakır. Gün gelir bu nefret dili, sahiplerini de vurur. Mesele kalp işareti yapmak değil kalplerdeki nefreti temizlemektir. İlk tur seçimlerinde gördük ki milletimiz nefrete değil samimiyeti oy verdi. Yalana değil, hakikate oy verdi. İkinci turda da kazanan samimiyet ve hakikat olacaktır.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp