Top
07/05/2023

Oy almak için her yolu deneyenler ve oyalanacak vakti olmayanlar

Bugün, tarihi bir sürecin arifesinde olduğumuz zaman aralığındayız.

Bugün; dirilen, serpilen, güç bulan bir devin "ben buradayım" nidasının yeryüzünde duyulduğu gündür.

Bugün; bir seçimin, bir hayati kararın, bir varoluş mücadelesinin semeresini alma günüdür.

Bu anlamda 14 Mayıs, bir muvaffakiyetten de öte, bir haykırışın tarihi olacaktır sevgili okurlarım. Hem öyle bir haykırış ki, ortağı mazlum ve mahsunlar, ezilmiş ve geri bıraktırılmış tüm coğrafyalardır.

14 Mayıs, yerelden genele, zerreden küreye bir yenilenme, bir tazelenme, bir dirilme takviminin ilk adımıdır. Adını sadece tarihe değil, geleceğe de yazacak olan Türkiye'nin ikinci doğum günü olacaktır 14 Mayıs.

Çıraklığın ustalığa, ezilmişliğin varoluşa, ötekileşmenin kabul görmeye, zulmün merhamete dönüştüğü bir geçişin taç beyitidir 14 Mayıs.

Sayın Cumhurbaşkanımızın mandacı bir masaya karşı adeta haykırırcasına ifade buyurduğu bekâ meselesinin bam telidir bugün. Bugün, bir milletin dünyaya ders vereceği gündür.

Bu bir seçim midir sadece? Hayır! Bu bir anlam mücadelesidir. Bu bir ihanete göz yummayıştır. Bu "yedi" düvele karşı, "siz hepinizsiniz ben tek" diyen aziz bir milletin tek yürek ve tek nefes oluşunun müşahhas halidir.

Tamam ya da devam demenin kritik eşiğidir 14 Mayıs. Birikimini yatırıma dönüştürme eşiğidir 14 Mayıs.

14 Mayıs, "neden Erdoğan?" sorusunun cevabıdır. Depremden sele, ekonomik saldırılardan misakımızın tehdidine kadar tüm afet ve ihanet sarmalı içinde Rabb'ine sığınıp milletinin derdiyle dertlenen bir lidere "yanındayım" deme fırsatıdır 14 Mayıs.

Nedensizlik ilkesiyle, ilkesiz ve tutarsız birlikteliklerini halka marifet gibi yutturmaya çalışanlara "Yer mi Anadolu çocuğu?" deme fırsatıdır 14 Mayıs.

"Neden Erdoğan?" sorusuna, neden arıyorsan gökyüzüne bak, denize bak, toprağın altına bak. Mavi vatan, yeşil vatan, Yavru Vatan, dünya mazlumlarıyla genişleyen Anavatan Türkiye neden olarak yeter deme vaktidir 14 Mayıs.

Tüm üstü örtülen, yok sayılan değer ve zenginliklerimizle bizi buluşturan, bizi tarihimizle yeniden tanıştıran, bizi geleceğe dair ümitlerle iştahlandıran, bizi bizimle kucaklaştıran Erdoğan'ı seçmek için neden mi yok!

İHA, SİHA ve tüm varlığıyla gökte, karadan gönüllere yürütülen varlığıyla denizde ve vatanın her köşesinde bizi ağyara karşı mağrur eden Erdoğan'ı seçmek için sebep mi yok?

Sözde Milliyetçi özde mandacı bir siyasimizin "15 Mayıs'tan sonra İHA ve SİHA'ları duymayacaksınız" açıklamasına tanık olmuşsunuzdur.

Evet hemşerim Bayraktar ailesi özelinde bir fikrin ve teknoloji devi olma yolundaki Türkiye gerçeğinin tahkir ve tehdit edildiğini hep beraber görüyoruz. TOGG gibi bir marka değerinin dahi yok sayılmaya çalışılması da cabası. Sanayi devrimi niteliğindeki bu adımlara sahip çıkmak adına dahi 14 Mayıs bir milattır.

Ama bugün Erdoğan demenin en mühim anlamı, aslında, yarınlarımızı kuşatma niyetindeki manda ve mandacı zihinlere net bir karşı duruştur. Teknolojik anlamda aştığımız engeller ve gelinen noktanın sürdürülebilmesi için bir varoluş sloganı olacaktır 14 Mayıs'a düşeceğimiz not. Bölünmez bütünlüğümüzün ve kendine yetebilen ülkemizin doğum günüdür 14 Mayıs.

Kurumların da sebepleri vardır bugün, "Erdoğan" demek için. Bir duruş olarak "tıbbiyelilik" tam da bu nidanın yankılanacağı en doğru adreslerden biridir. Sivas Kongresi'nde 9 Eylül 1919 gecesi, mandacılık tartışmasıyla ilgili olarak Atatürk'e hitaben yaptığı konuşmada: "Paşam, Tıbbiyeliler beni istiklal davamız için gönderdiler, mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olan kim olursa olsun, şiddetle reddederiz. Fikri siz kabul ederseniz, sizi de reddederiz" diyen Tıbbiyeli Hikmet'in emanetçileriyiz bizler.

Bu sözler, kongrede büyük etki yarattı. Mustafa Kemal bunun üzerine, "Arkadaşlar gençliğe bakın. Gençler, vatanın bütün ümit ve istikbali size, genç nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır" diyerek Hikmet Bey'e dönmüş ve "Evlat müsterih ol. Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz, azınlıkta kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz! Parolamız tektir ve değişmez: Ya istiklâl, ya ölüm!" demiştir. Mustafa Kemal'in bu sözleri üzerine Hikmet Bey de "Var ol paşam!" demiş ve Mustafa Kemal'in elini öpmüştür.

İşte bugün de bu ruha ihtiyacımız vardır. Bizler Tıbbiyeliler olarak milli ve mukaddes misakımızın yılmaz savunucuları olmaya devam edeceğiz inşallah.

Bu kutlu yürüyüşün Türkiye Yüzyılına dönüşme miladıdır 14 Mayıs. 14 Mayıs, sandığın ihanet önünde bir kale gibi durup yiğit vatan sevdalılarına kapı olma günüdür.

Milletimizin bu aziz ve tarihi sorumluluk bilinci ile hareket edeceğinden zerre şüphem yoktur. 14 Mayıs'ta milletimiz kazanacak, millet ve devlet düşmanları kaybedecektir.

Milletimiz, ellerini ovuşturarak Erdoğan nezdinde kaybeden bir Türkiye hayal edenlerin hayallerini elleriyle birlikte kıracaktır evelallah.

Zincirlerini kıran bir milletin tüm dünya zalimlerine verdiği dersin adı olacak inşallah 14 Mayıs.

Sağlıkla kalınız.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp