Top
27/03/2023

Türk sağının safları sıklaştırması

Türkiye ve hatta Türk dünyası için bir kader seçimine gidiyoruz. ABD Başkanı'ndan, Yunan ve Ermeni Başbakanlarına kadar kendi planlarını hayata geçirmek için 15 Mayıs sabahını bekleyen, kendi destekledikleri adayın kazanması için sabırsızlananlar var. Tıpkı Kandil'de ve Pensilvanya'da sabırsızlananlar olduğu gibi.

Çünkü yaklaşık son 10 senedir bunların hepsiyle çeşitli biçimlerde mücadele eden, geri püskürten ve güçlenerek dünyada ağırlığını artıran, tam bağımsızlaşan bir Türkiye var. Bu mücadelenin liderliğini yapan Erdoğan'ı devirmek istemeleri ve kendilerine teslim olacak; en azından meydan okuyamayacak birini Türkiye'nin başında görmek istemeleri de bundan.

Hâl böyleyken Türkiye'yi vesayet altına almak isteyenlere, Türkiye'ye düşmanlık yapanlara karşı bir duruşun adresi olan bağımsızlıkçı, milliyetçi, mukaddesatçı, kalkınmacı ve demokrat partilerin oluşturduğu Türkiye'nin sağ partilerinin Cumhur İttifakı'nda bir araya gelişi, ittifaka Yeniden Refah Partisi'nin de katılması büyük önem taşıyor.

Üstelik sağ partiler bunu büyük hegemonya mücadeleleri neticesinde başarabildiler. Uzun süre içeriden ve dışarıdan küreselci neoliberal veya sol-liberal bir söylemin hegemonyası altında bırakılmaya çalışılmış AK Parti, bu hegemonyaya teslim olmuş aktörlerin Erdoğan tarafından tasfiye edilmesiyle siyasete gerçek mührünü vurmaya başlamıştı. AK Parti'nin kendi üzerinde vesayet kurmaya çalışanları, bu vesayetin parti içindeki uzantılarını tasfiye etmesi ile Türkiye'nin üzerindeki uluslararası vesayeti ve onun içerideki uzantısı olan askerî vesayeti, yargı vesayetini ve FETÖ'yü tasfiye etmesi paralel süreçler olarak gelişti. Nitekim o vesayetin etkisi altında kalarak Batıcılar veya etnikçi gruplar tarafından asimile edilen unsurlar kendilerine %0,1'lik partiler kurarak Batıcı masalarda yerlerini aldılar.

Yine benzer bir hegemonya mücadelesini veren MHP de önce FETÖ'nün kaset operasyonlarına maruz kalmıştı. Sonra da MHP ve milliyetçi hareketi kültürel hegemonyası ile söylemsel ve ideolojik bir vesayet altına almaya çalışan Batıcı-Kemalistlerin belli grupları asimile edip hareketten koparması ve küreselci bir proje neticesinde partinin bölünmesi süreci ile karşı karşıya kalındı. Üstelik de buradaki dönüm noktası 7 Haziran 2015 Seçimleri'nde dışarıdan HDP desteğiyle CHP'nin MHP'ye Başbakanlık teklif etmesiydi. Bahçeli'nin millî bir tavırla bunu elinin tersiyle itmesi sonrasında bu asimile olup ülkücü hareketten kopmuş olanlar bugün geldiğimiz noktada PKK'nın partisi ile aynı ittifak denkleminin bir parçası olup CHP kadrolarını iktidar yapmak için birlikte çalışıyorlar.

Son yıllarda İslâm karşıtı, Batıcı merkezlere entegre edilmiş Saadet Partisi'nin çöküşü ve buna karşılık "Erbakan" sembolizminin gücüne de sahip, Millî Görüş Hareketi'nin yeni adresi Yeniden Refah Partisi'nin mücadelesi de kuşkusuz önemli.

Aynı şekilde Muhsin Yazıcıoğlu'nun katillerinin desteklediği yapılara ve arkalarındaki Batıcı-küresel operasyonlara karşı Büyük Birlik Partisi'nin Cumhur İttifakı'nda yer alması da bu büyük milliyetçi-muhafazakâr birliktelik için önem taşıyor.

Neticede 1950'lerden beri Batıcı-vesayet yapılarının ve onların Türkiye'nin kalkınmasının, demokratikleşmesinin ve büyük Türkiye refleksiyle dünya siyaseti yürütmesinin önünde engel olan siyaset yapılarının kendilerini "sol" olarak tanımlaması saçma olsa da bir vaka. Dünyada sol hareketler anti-emperyalist, kalkınmacı ve millî hareketler iken ve dahası toplumların yoksul, işçi ve köylü kesimlerinden oy alıyorken Türkiye'de ise bu tam tersi. Türkiye'nin büyükşehirlerinin orta ve üst gelir gruplarının yaşadığı, Batılılaşmanın hâkim olduğu mahalleler ve Batılılaşmanın hâkim olduğu kıyılar "sol" partileri desteklerken; yoksul, köylü, işçi ve memur kesimlerinin büyük kısmının sağ partileri desteklediği, küresel vesayete karşı büyük Türkiye'yi, millî kimliklerini ve inançlarını savunmak durumunda kaldıkları biliniyor. Zaten bu nedenle Amerikan vesayetinin uzantısı olan askerî darbeler sadece ve sadece sağ hükümetlere karşı yapılıyor.

Neticede darbeciliğin uzantısı bir yerli vesayet unsuru gibi çalışıp, Türkiye'yi Batı'ya meydan okuyamaz bir eksene çeken; Türk ve İslâm dünyasındaki iddialarından vazgeçen bu Batıcılığı Türkiye'de "sol" temsil ediyor. İşte bu nedenle Türk sağının bir araya gelişi tarihsel önem taşıyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp