Top
26/05/2023

İlkeler mi ilkellik mi?

Seçim sürecine girildiği günden beri Türk siyaseti çok önemli değişim ve dönüşümler geçirmektedir. Yedili masanın aktörlerine bakıldığında aslında sağ kökenli, milliyetçi ve muhafazakâr olarak adlandırılan partilerin bir sol partinin genel başkanını aday göstermeleri başlangıçta son derece demokratik gibi görünse de daha sonra ortaya çıkan tablo bunu adeta yalanlar nitelikte. Çünkü Kılıçdaroğlu'nun demokrasi, özgürlük, adalet gibi kavramları maskeleyerek HDP-PKK ile kurduğu ittifak 14 Mayıs birinci tur seçimlerinde milletten geri döndü. Özellikle Kılıçdaroğlu'nun HDP ile kapalı kapılar arkasında birtakım pazarlıklar yaptığının anlaşılması, seçmenin tepkisini iyice arttırdı. Ancak bu tepkiden aynı zamanda yedili masadaki diğer partiler de nasibini aldılar, oy oranları düştü ki HDP'deki oy oranı kaybının yüzde üçün üzerinde olması ayrıca değerlendirilmesi gereken bir konudur.

Seçmenin yedili masaya karşı tepki duymasına yol açan diğer bir konu da kendi aralarında siyasi zikzaklar çizmeleridir. Meral Akşener'in yedili masada yer alıp masadan ayrıldıktan sonra her nasıl olduysa geri dönmesi veya döndürülmesi başta İYİ Parti tabanı olmak üzere seçmenler tarafından affedilmedi. Şimdilerde gene aynı şeyleri yaşadığımızı üzülerek görüyorum. Kendini koyu milliyetçi olarak tanımlayan bir partinin devletin temel esasları olan üniter yapıyı, Anayasa'da yazan Türklük tanımını, kayyum atanması ve terörle mücadele gibi hususları HDP-PKK ile ittifak yapmış bir siyasi yönetime protokol yaparak kabul ettirdiğini düşünmesi sadece hayal ürünü çizgi filmlerde olur. Seçmen bunu yemez. Bir parti genel başkanı elini şıklattığı zaman seçmenine taahhüt ettiği ana siyasi eksenden ayrılıyorsa, sadece kendisini ayırır, parti tabanı içselleştirdiği ilke ve değerlerinden ayrılmaz, o ilke ve değerlere yakın olan siyasi oluşumlara yönelir ki bunun adresi de Cumhur İttifakı'dır.

Günümüzde yaşadığımız siyasi gelişmelere sosyolojik perspektiften baktığımızda, artık insanlarımız geçmişte olduğu gibi kendi koltuk sevdaları uğruna değerlerini çiğneyen siyasi yöneticiler istemiyorlar. Bu tür siyasi ilkelliklerin zamanı geçti ve artık Türk siyasetinde yerlerinin olmayacağı çok açık. Millet milletin derdine çare olmak isteyenleri destekliyor, kendi derdine düşenleri değil.

Ülkemizde yaşanan siyasi gelişmelerin dışarıya yansımalarına da bakacak olursak, başta ABD ve Avrupa olmak üzere ikinci tur seçimlerini istemeseler de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kazanacağını kabul etmiş durumdalar. Üç gün önce ABD menşeli Foreign Policiy (Dış Politika) isimli dergide aynen şöyle yazıyordu. "ABD'nin önümüzdeki beş yıl boyunca kendisini Başkan Erdoğan liderliğindeki Türkiye'ye hazırlaması gerekiyor. ABD'nin Türkiye'nin dostluğuna ihtiyacı var. ABD'nin Türkiye'nin bağımsız duruşunu kabul etmesi gerekiyor." Yazıya dikkatli bakacak olursak ikinci tur seçimlerini Sayın Erdoğan'ın kazanacağını ve bunun Türkiye'nin bağımsız duruşu olarak kabul edildiğini rahatlıkla görebiliriz. Benzer şekilde diğer önemli yabancı basın yayın kuruluşlarında da Türkiye ile ilgili ciddi söylem değişiklikleri olduğunu görüyoruz. Bunun olacağını 21 Mayıs 2023 tarihli yazımda belirtmiştim. Bu söylem değişikliği aynı zamanda yabancı devletlerin yeni dönemde Türkiye ile yürütecekleri dış politikanın da birer göstergesi sayılabilir. Sayın Cumhurbaşkanı ve onun liderliğindeki ekibin ve dahi Cumhur İttifakı'nın ortaya koyduğu ilkeli duruş ve omurgalı siyasete onlar da alışacaklar. Umarım bunu anlayamayan içimizdeki kimi siyasetçiler de bir an önce anlarlar, yoksa yüz yılın yalancıları durumuna düşerler.

Artık seçime bir gün kaldı. Şimdi söz sırası yüce milletimizde. Demokratik iradenin tecelli etmesi için kıymetli seçmenlerimizin mutlaka sandığa gitmesi gerekiyor. Birinci tur seçimlerinde maalesef sandığa gitmeyen yaklaşık iki milyon seçmenimiz var. Rehavete kapılmayalım. Büyük Türkiye Zaferi için haydi hep birlikte sandığa.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp