Top
21/05/2023

14 Mayıs seçimlerinde HDP ayrıntısı

14 Mayıs seçimleri öncesi HDP'nin seçimde kilit rol oynayacağı düşüncesi kamuoyuna sürekli pompalandı. Yapılmaya çalışılan bu algı mühendisliğinin verdiği şımarıklıkla HDP ve PKK yedili masanın diğer bileşenlerine emirler ve talimatlar yağdırmaya başladılar. Öyle ki her talimatın arkasından bir de şantaj vari açıklamalar peşi peşine geldi. Dediklerimizi yapın yoksa iç savaş çıkarırız, yüz yıllık cumhuriyetten öcümüzü alırız, kapalı kapılar arkasında konuştuklarımızı açıklayın yoksa biz açıklarız gibi PKK-HDP söylemlerini sıklıkla işittik. 14 Mayıs'a kadar özellikle son üç ayda neredeyse her gün PKK ve HDP sürekli medya gündemini işgal etti, sürekli sahnede yer aldılar. 21 Mart'ta PKK yandaşları son derece şımarıkça meydanlarda Apo'ya özgürlük ve özerklik istiyoruz diye bas bas bağırdılar. Ama 15 Mayıstan itibaren bunların sesleri kesildi ve neredeyse hiç çıkmaz oldu. Ne oldu ki mutfakta biri mi var?

Size ne olduğunu açıklayayım. Rakamlar yalan söylemez diye bir söz vardır bilirsiniz. Seçimdeki rakamlara bakacak olursak PKK-HDP ve bunların diğer bileşenlerinin yaşadığı derin hüznün nedenini anlayabiliriz. 2018 seçimlerinde yüzde 11,7 oy alan HDP bu seçimlerde yeşil sol parti olarak yüzde 8.8 oy alabildi. Yani yaklaşık yüzde üç oy kaybetti. Ancak burada küçük bir ayrıntı daha var, yeşil sol partisi sadece HDP'den oluşmuyor. İçerisinde çok sayıda başka küçük aparat ve küsurat oluşumları da yer alıyor. Bu küsurat ve aparatları ve özellikle radikal soldan kemikleşmiş PKK'ya İstanbul ve Ankara belediye seçimlerinde destek veren kalbur üstü zengin monşerleri düşerseniz HDP'nin oy miktarı yaklaşık yüzde yedilere geriliyor. Daha sosyolojik bakacak olursak 2018'e göre 14 Mayıs seçimlerinde HDP'ye bazı seçim çevrelerinde hiç oy çıkmaz iken girdiği seçim bölgelerinin istisnasız olarak tamamında yüzde iki ila yüzde sekiz oranında oy kaybına uğradığını görüyoruz. Yani seçmen sayısı artmış olmasına rağmen HDP hiçbir seçim çevresinde oylarını arttıramamış tam tersine oy oranları azalmıştır. Hani bazılarının diline doladığı bir laf vardı HDP'nin altı milyon oyu ve kemikleşmiş yüzde 10 oranı vardı diye, demek ki yokmuş. Bunun böyle olacağını daha önce söylemiştim. Çünkü PKK yok edildikçe halkın üzerindeki kontrolü kaybolur. Bunun sonucu olarak bölge insanımız PKK'yı sorgulamaya başlar. Doğal olarak kopuşlar gerçekleşir. Her türlü dış ve iç desteğe rağmen, Anayasa Mahkemesinin yaklaşık beş yüz milyon lirayı seçim öncesi HDP'ye vermesine rağmen yapabildikleri yüzde yedi. HDP'nin oy oranının bir dahaki seçimlerde yüzde üç-dört bandında olacağını şimdiden söyleyeyim.

Toplumsal değişim doğal olarak siyasi değişimi de beraberinde getirir. Bu değişimi anlayamayanlar ise siyaset dışı kalırlar. Sadece PKK-HDP'nin değil bunlardan medet umup Türkiye'nin siyasal sistemine ayar vermeye çalışanlarında ümitleri tükenmeye başladı. Artık kilit parti, Kürt oyları gibi söylemlerin yeri kalmadı. Artık Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşayan insanlarımızın siyasal tercihlerinin sadece HDP üzerinden okunamayacağı net bir şekilde anlaşılmıştır. Bugüne kadar bölge halkı üzerinden yürütülmeye çalışılan ayrımcı politikaların tutmayacağı görülmüş, devletimizin yürüttüğü bütünleştirici sosyal devlet uygulamaları meyvelerini vermeye başlamıştır. Yıllardır terör zulmünden en çok acı çeken Doğu ve Güneydoğu'da yaşayan değerli insanlarımız PKK'dan nefret etmektedir. PKK'ya lanet etmektedir. Bu gerçeği göremeyip hala daha etnik tabanlı siyaset yürütmeye çalışanlara tokat gibi cevap yine bölge halkımızdan geldi. Dediğim gibi rakamlar yalan söylemez.

Elbette Türkiye'nin terörle mücadelede kaydettiği başarı ve sosyal devlet uygulamalarında elde edilen güzel sonuçlar bazılarını rahatsız ediyor olabilir. Ancak onlar da alışacaklar. İnsanlarımız sırtını PKK'ya ve aparatlarına değil büyük Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletine yaslıyormuş. Umarım bunu bir an önce anlarlar. Ancak HDP'nin giderek küçülmesinin dış politik etkilerine de değinmek isterim. PKK üzerinden oluşturulan etnik tabanlı suni sosyal ayrıştırmaların sonuç vermemesi emperyalistlerin Türkiye ile ilgili politikalarında da değişime gitmelerine neden olacak. Bunun ilk örneklerini son birkaç gündür görmeye başladık. ABD başkanının Erdoğan seçilirse onunla çalışırız sözü, dış basındaki söylem değişiklikleri aynı zamanda bu dış politik değişimin de habercisi sayılabilir. Tabi emperyalistlere bunun bir bedeli olacak. FETÖ ve PKK gibi terör aparatlarıyla ülkemizi şiddete dayalı olarak dizayn edemeyenler, daha sonra kendilerine bağımlı siyasal bileşenlerle yürütmeye çalıştıkları dizayn hareketine karşı toplumsal tepkiyi gördüklerinde, ellerinde başkaca kullanabilecekleri pek fazla bir seçenek kalmıyor. E ne olacak, başta PKK ve FETÖ gibi terör örgütleri olmak üzere dış politikada Türkiye lehine taviz verip bizimle anlaşacaklar. Emperyalizm budur. Sizi yok edebilirse eder yok olmuyorsa pişkin pişkin sizinle anlaşır. Bu gün diktatörü devirin, saray ağasını gönderin, özgürlük ve adalet gelsin diye manşet atan dış basın 29 Mayıs'ta Türkiye NATO'nun en güçlü ortağı, Türkiye ile tarihi bağlarımız var, yaşasın Turkish Kebab gibi manşetler atarlarsa hiç şaşırmam. Sonuçta son dakikada yedili masadan can suyu alamazlar ise PKK artık ölü bir terör örgütüdür ve günleri sayılıdır. Yüce milletimizin 28 Mayıs'ta ülkemizin bütünlüğüne, istikrarına, aydınlık yarınlarına oy vereceğine inanıyorum.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp