Top
02/02/2023

‘Siyaset' azarı!

Kim demişti?

Bir yabancı iletişimciydi; 'Siz Türkler gazetelerinizde çok iri puntolarla başlık atıyorsunuz. Bu da stresli olduğunuza işaret....'

İyi gözlem!

Lakin, biz stres olmayalım da kim olsundu!

28 Şubat postmodern darbe dönemiydi ve bir takım apoletliler, medya patronları zincirinden boşanmışçasına Refahyol hükümetini (Erbakan-Çiller koalisyonunu) devirmek için iri puntolu manşetler atıyordu.

'Beceremediniz artık bırakın', 'Genç subaylar rahatsız', 'Bu defa işi silahsız kuvvetler halletsin', 'Gerekirse silah bile kullanırız', 'Ya uy, ya çekil', '411 el kaosa kalktı' ve daha neler...

Bir gün asker, bir gün FETÖ, öbür gün akademi, ertesi gün medya muktedirleri bombalıyordu ortalığı...

Sonrasında gelen Ecevitli, 57. Hükümet koalisyonu ise tam bir fiyaskoydu.

O meş'um dönemlerin ülkeye verdiği zararı yaşamış biri olarak, bugün altılı masa konusundaki endişelerimizi dile getiriyoruz zaman zaman.

Ülkem için her kafadan bir ses çıkacak olmasının getireceği kaosu ve faturayı düşünemiyorum bile.

Kendimden örnek vereyim: Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Başbakan Ecevit'e Anayasa kitapçığı fırlatmasının ardından TL'nin devalüasyona uğramasıyla, 15 bin marklık banka borcum, bir gecede ikiye katlanmıştı.

Bir başka konu...

Hafta başında, Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Türkçe yerine İngilizce siyasi paylaşımda bulunmasını, Türkçemiz adına, içime sindiremediğim için ucu siyasetçilere dokunan bir yazı yazdım diye okurlarımdan azar işittim!

'Sen de mi siyaset yazmaya başladın!' diye serzenişte bulundular.

Okurlarımız haklı; bugün ekranlarda, gazete köşelerinde siyasetin dışında pek bir şey konuşulmuyor, yazılmıyor.

Burada, naçizane, hayatın başka renklerinden, sinemadan, tiyatrodan, dergilerden, kitaplardan, kültürel ve sanatsal etkinliklerden bahsediyorum dilim döndüğünce...

Lakin, arada, hepimizi ilgilendiren umursamazlıklara da kayıtsız kalamıyor insan.

Zira, bir siyasetçinin bırakın İngilizce paylaşımda bulunma gafletini, güzel, düzgün Türkçe konuşması elzemdir.

Oysa, bugün çok azı, temiz diksiyonla konuşuyor.

Sokaktaki vatandaş da öyle...

Belediyelere çağrımdır; onca kültürel etkinlik düzenliyorsunuz; lütfen her mahallede ev hanımlarına, annelere, babalara, esnafa vs. yönelik (yaş sınırı tanımaksızın) güzel Türkçe konuşma kursları da açın. Hem de seferberlik halinde... Dileyen serbestçe gelsin.

Beri yandan, RTÜK'ün iletişim araçlarında cezalandırması gereken şeylerden biri de yanlış Türkçe kullanmak, yanlış Türkçe konuşmak olmalıdır.

Çünkü, tiyatrocular, sinemacılar, televizyon ve radyo spikerleri dili temsil ederler.

Pek çok eğitimci ve bilim insanı gibi bu konudaki hassasiyetini Prof. Dr. İlber Ortaylı da dile getirmişti.

Öğrencilerin Türkçeyi bozuk kullanmalarından yakınan Ortaylı, "Maalesef üniversitelerimiz, liselerimiz çocuklarımıza doğru dürüst Türkçe nedir, nasıl konuşulur, Türk dilinin grameri, telaffuzu nasıldır, nasıl muhafaza edilir bunları veremiyorlar ve insanlar televizyondan, şuradan, buradan, şantözlerden edindikleri garip bir Türkçe ile konuşuyorlar" demişti.

Dolayısıyla, göz önünde bir siyasetçi olarak Kılıçdaroğlu'nun 'gençlere ulaşacağım' derken İngilizce kelimelerle reklam filmi çekmesi, kaş yapayım derken göz çıkarmaktır, büyük bir sorumsuzluk örneğidir.

Dil iletişimin, iletişim de kültürün parçası...

İdam edilen Adnan Menderes bizzat CHP politikalarına karşı 'Yeter söz milletindir' itirazında bulunmuştu.

Bugün, CHP'nin bu itirazı genel merkez binasına asarak gadre uğrattıkları bir insanın sözüne çökmesi, insana 'Bu ne arsızlık' dedirtiyor.

Hani derler ya söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil...

'Sen de mi siyaset yazmaya başladın!' diye serzenişte bulunan dostlarımız bağışlasın, bazen 'gönül razı değil' noktasına geliyor kalem.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları