Top
Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

25/02/2017

Sabahattin Ali 110 yaşında

İsmail Özcan (Eğitimci/Yazar)Kastamonu’da doğdu. 1970 yılında İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu ve öğretmen olarak göreve başladı. İstanbul’un resmi ve özel ortaöğretim kurumlarında 41 yıl fiilen öğretmenlik yaptıktan sonra emekli oldu. İsmail Özcan’ın din, dil ve edebiyatla ilgili 15’ten fazla yayımlanmış kitabı bulunmaktadır. 1985-2000 yılları arasında 8 yıl Milliyet’e, 5 yıl Posta’ya, 3 yıl da Sabah’a Ramazan yazıları yazdı. 2016 yılında da Yeni Birlik gazetesinin Ramazan yazılarını yazdı. 1991’de Milliyet’e tek ciltlik bir İslam Ansiklopedisi, Sabah ve Günaydın gazetelerine de bir düzine kitap ilavesi hazırladı. 

İsmail Özcan yıllardır çeşitli ulusal gazetelere yazılar yazmakta ve kitap çalışmalarına devam etmektedir.
25 Şubat 2017, Sabahattin Ali’nin doğumunun 110. yılı. 2 Nisan 1948’de, bugün bile üzerindeki sis perdesi tam olarak kaldırılamayan bir cinayete kurban edilmesinin üzerinden de 2 Nisan 2017’de 69 yıl geçmiş olacak. Sabahattin Ali, büyük ölçüde dönemin konjonktüründen kaynaklanan aykırı düşünceleri yüzünden en verimli yaşında ve çağında bu hayattan koparılmış; değeri, kabiliyeti, başarısı aradan geçen onlarca yıldan sonra keşfedilmiş büyük bir yazar ve aydındır. Sabahattin Ali, devletimizin genlerine işlemiş olan özgür düşünceye karşı paranoyası sebebiyle hayatı bitirilen ya da karartılan ne ilk, ne de son kurbandır. Öncesinde de sonrasında da bu zulmün hedefi olan başka örnekler de bulunmaktadır. Sabahattin Ali, 1948’de hayatına gaddarca, canavarca son verildiğinde henüz 41 yaşındaydı. Onun 41 yaşına kadar verdiği birbirinden değerli eserler uzun zaman sakıncalı, yasaklı muamelesi görmüş;o karanlık ve yasaklı yıllarda onların sefasını ancak el altından onlara ulaşmayı başaran bir avuçbilinçli yazar, aydın ve edebiyat meraklısı sürmüştür. Geç ve ağır da olsa ülkede özgürleşme ve demokratikleşme geliştikçe ve uygar dünyadaki benzer atmosferbunu dayattıkça Sabahattin Ali; değeri hızla fark edilen, tadına varılan, bağımlılık yaratan bir konuma yükselmiştir. Özellikle 1980’lerden itibaren Sabahattin Ali, 20. yüzyıl Türk edebiyatının her geçen gün yükselen bir değeri haline gelmiştir. Bugün artık romanları da, hikâyeleri de baskı üstüne baskı yapmakta; çok okunurlukta çağdaşı olan birçok klasik ve ünlü yazarı sollamış bulunmaktadır. Bunlar onun 41 yaşına kadar yazdıklarıyla ilgili olarak gerçekleşmektedir. Yaşasaydı, yazacaklarının erişeceği popülariteyi bugün tahmin etmek bile mümkün değildir. En son yazdığı eserlerden ve üç romanından biri olan Kürk Mantolu Madonna; kurgusu, konusu, dili ve anlatımı itibariyle dünyadaki en iyi on roman arasına girmeyi hak edecek bir kaliteye ve düzeye sahiptir. Bu yüzden de hızla 100. baskıya doğru ilerlemektedir. Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan adlı romanları da son on beş yirmi yıldır en çok okunan Türk romanları arasındadır ve onlar da 40., 50. baskılara ulaşmış bulunmaktadır. Sabahattin Ali’nin hikâyelerinin toplandığı Kağnı-Ses, Değirmen, Sırça Köşk ve Yeni Dünya adlı kitaplarının baskı sayıları ise çoktan beridir çift rakamlı sayılarla ifade edilmekte ve beğenilirlikte zirveleri zorlamaktadır.Dili etkili kullandıSabahattin Ali, romanlarında da, hikâyelerinde de Türkçeyi çok iyi ve çok düzgün kullanan bir yazardır. Anlatımı çok açık, çok nettir. Hiçbir eserinde anlaşılırlık sorunu yoktur. Yaşadığı dönemde Türk toplumunda var olan iyilikleri, güzellikleri en iyi şekilde yansıttığı gibi; kusurları, yanlışları, hilekârlıkları, çarpıklıkları da çok az yazarın başarabileceği bir kıvraklıkta yansıtabilmiştir. Köylüsü kentlisi, yoksulu zengini, okumuşu cahili her kesimden Türk insanı onun kahramanı olabilmiştir. Fransız toplumu için Maupassant’ın hikâyeleri ne ise ve ne ifade ediyorsa, biz Türkler için de Sabahattin Ali’nin hikâyeleri odur ve aynı şeyi ifade etmektedir. Sabahattin Ali’nin hikâyelerinin birçoğunda ve Romanlarından Kuyucaklı Yusuf’ta bir noktaya dikkat çekmek, vurgu yapmak hem gerekli, hem de koşuldur. Bunun atlanması, göz ardı edilmesi bu hikâyelerin doğru bir analizini yapmak bakımından bir eksiklik oluşturur. Sabahattin Ali’nin birçok hikâyesinde ve Kuyucaklı Yusuf’ta; Anadolu’nun köy ve kasabalarında zayıf, yoksul, kimsesiz, sahipsiz insanların ezilmesi, sömürülmesi yürek burkan trajik bir dille işlenmiştir.Söz konusu insanlara yapılan zulüm ve haksızlıklar, okuyucuyu, “Bu yapılanlar düpedüz alçaklıktır, namussuzluktur, vicdansızlıktır!” diye itiraz ve isyanlara sevk edecek boyutlarda sergilenmiştir. Köyde ağaların, kasabalarda eşrafın, ağa ve eşrafın bir şekilde dümen suyuna girmiş olan kaymakamdan jandarma komutanına kadar her kademedeki kasaba bürokratının yapılan zulüm ve haksızlıktaki rolleri çok açık ifade edilmiştir.Herkesin bildiği, ama çoğunluğun da görmezden geldiği Anadolu’nun köy ve kasabalarındaki bu çarpıklık, bu adaletsizlik, bu trajedi başka hiçbir eserde Sabahattin Ali’nin hikâyelerindeki kadar öne çıkarılmamıştır. Bugün 80 milyona ulaşmış olan Türk toplumu okumayı seven bir toplum olsaydı Sabahattin Ali’nin eserlerinin baskı sayıları ve bunların tirajları hiç şüphesiz çok daha yüksek rakamlara ulaşırdı. Çünkü bu eserler artımız-eksimizle, neysek o halde biz Türk toplumunu anlatmakta, yüzümüze çok net bir ayna tutmaktadır.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp