Top
Nagehan Alçı

Nagehan Alçı

nagehan.alci@milliyet.com.tr

25/09/2017

Temenni değil gerçekler

 

GEÇEN çarşamba, Erbil’den görünen manzarayı, Barzani ve çevresinin referandumla ilgili kararlılığını, daha sonraki hedef ve hayallerini, Irak Kürdistan yönetimindeki güvendiğim kaynaklara sorarak bu köşede anlatmıştım. Gelişmeler tam da yazdığım gibi ilerliyor.

Türkiye’de gazetecilik, tespitleri değil temennileri kaleme almak gibi anlaşılıyor. Hiçbir somut veriye dayanmadan referandumun erteleneceğini yazmak için birbiriyle yarışanlar var. O nedenle yazıma tepki gösterenler oldu. Halbuki amacım olanı olduğu gibi yansıtmak. Barzani yönetiminin hayallerinin ne olduğunu anlattım, bunların ne kadarı nasıl gerçekleşecek, gerçekleşecek mi, bundan sonra Türkiye sert tavrını sürdürecek mi, sınırdaki tanklar hareket edecek mi? Bunları zaman gösterecek ve değerlendirmesini önümüzdeki günlerde yapacağız...

MOSKOVA REFERANDUMA NASIL BAKIYOR?

PERŞEMBEDEN beri Moskova’dayım. Barzani’nin referandumuyla ilgili Rusya, Irak’ın toprak bütünlüğünden yana tavır almakla birlikte sesini çok da referanduma karşı yükseltmedi. Bu bir taktik miydi, alttan alta bir destek söz konusu mu? Moskova’nın Erbil’in hamlesiyle ilgili pozisyonu bundan sonra ne olacak? Rus dışişleri kaynaklarıma sordum. Buradan Erbil’deki gelişmelerin nasıl göründüğünü özetleyeyim...

Rusya, Ortadoğu’daki dengeleri ciddi şekilde etkileyecek herhangi bir hamleye karşı görünüyor, öte yandan Suriye’deki iç savaşa müdahil olduğundan beri bölgedeki azınlıklara otonomi verme fikrini destekliyor. Konuştuğum isimlerin hatırlattığı başka bir nokta, Rusya’nın Bağdat üzerinden Arap dünyasıyla ilişkileri geliştirme politikasını önemsemesi ve bu nedenle Irak merkezi hükümetinin yanında görünmesi. İran ile ilgili de aynı yaklaşım söz konusu. Ancak bölgedeki gelişmelerin büyük devletlerin etkisi ve isteği doğrultusunda olacağına inanan ve o nedenle ortamın rengini bekleyen bir Moskova var anladığım kadarıyla. Yani referandumun ertesinde hava Barzani’nin lehine dönerse Rusya da referandumun sonuçlarına yeşil ışık yakacaktır. Zaten ABD ve Türkiye’nin yanında çok daha sessiz bir duruş sergileyen Moskova, şimdiden birkaç ay içinde Kürdistan’dan 4 milyar dolarlık gaz ve petrol aldı. Rus devlet şirketi Rosneft, geçtiğimiz günlerde Irak Kürdistan’ına kendi doğalgaz endüstrisini geliştirmesi için ciddi bir yatırım yaptı. Kısacası Rusya değişebilecek dengeler üzerine yeni bir plan kuruyor ve resmin netleşmesini bekliyor. Hatta sık sık Erbil’e giden bir gazeteci dostum, “ABD’nin Ortadoğu’da boşalttığı yeri Rusya doldurmaya niyetleniyor, buna Kürtlere verilen moral desteği de dahil” dedi.

Özetle Moskova pozisyon almaktan ziyade güç kazanmak için yeni bir oyun kurmakla meşgul.

**************

SANATIN KALBİNE YOLCULUK

RUS milletinin evrensel anlamıyla kültüre ve sanata olan katkıları tartışılmaz. Edebiyat, resim, heykel adeta bu topraklardan fışkırıyor. Size Moskova’da iki temel adres tavsiye edebilirim. İlki şüphesiz Tretyakov Galeri. Bu gelişimde bu galeriyi detaylı gezebildik. Pavel Tretyakov adlı zengin tüccar ve sanatsever, dikkatini çeken tabloları toplamaya başlamış ve zamanla ülkenin bir numaralı koleksiyoneri haline gelmiş. 1892 yılında kendi koleksiyonunu Moskova şehrine bağışlamış. 1917’deki Rus devriminden sonra bütün koleksiyonerlerin eserlerine devlet el koyup burada topladığı için dünyanın en kapsamlı Rus sanatı koleksiyonu şu an Tretyakov Galeri’de sergileniyor. 20. yüzyıl Rus sanatının örnekleri ise “Tolstoy’un evi”ne de çok yakın olan Yeni Tretyakov Galerisi’nde. Galeri, şu aralar aynı zamanda 7. Moskova Bienali’nin ana mekânı.

Yolunuz Moskova’ya düşerse bu galerileri mutlaka gezin, adım adım Rus sanatının ilerleyişini izleyin. Bizde sanatı çok sevdiğini söyleyen köşe yazarları ve hatta koleksiyoner görünen işadamları genellikle sanat tarihinden haberdar değildir. İşin abc’sini bilmeden vyz’si olan “çağdaş sanat” sevdalısı kesilirler. Şimdi “moda diye” Contemporary ve Bienal’e gidenlerin önemli bir kısmı hayatlarında tek bir büyük sanat müzesini baştan sona gezmemiştir. Elbette Bienal ve Comtemporary gibi etkinlikler İstanbul’un küresel bir şehir olmasına büyük katkı sunuyor. Sanatı gerçekten seven ve bilen bir aile olan Eczacıbaşı Ailesi’nin bu konudaki gayreti çok değerli. Ayrıca İstanbul Modern’e “PR yapmak dışında sanat değeri olmayan” kimi isimlerin çalışmalarını ısrarla almayarak çok doğru bir iş yapıyorlar. Fakat Türk medyasında her bienalde sahte bir hava oluşuyor. Benim rahatsız olduğum bu... Biz cumartesi Tretyakov Galeri’yi gezerken müze hıncahınç doluydu, onlarca Japon, Çinli, Fransız, Alman, Yunan, Arap gördük ama tek bir Türk’e rastlamadık maalesef... Tavsiye edeceğim ikinci müze ise Puşkin Güzel Sanatlar Müzesi. Burası daha geniş çaplı ve Batı Avrupa ağırlıklı koleksiyonlara sahip. (Ancak Tretyakov daha iyi düzenlenmiş.)

**************

TOLSTOY’UN YATAK ODASINDAN GÖRÜNEN HAYAT

KOMÜNİZMİN insan doğasına ne kadar aykırı olduğu, Sovyetler’de uygulanan totaliter ve zalim rejimin ne gibi hasarlar bıraktığı ve nelere mal olduğu üzerine birçok yazı yazdım. Ancak tüm olumsuzlukların yanında bu gaddar rejimin “bir faydası” olmuş. Kapitalist sistemde birçoğu el değiştirecek evlere devlet tarafından el konulmuş ve bugün Moskova’da dünya edebiyatının ve müziğinin devlerinin yaşadıkları mekânları aynen korunmuş haliyle ziyaret edebiliyorsunuz. Bizde çoğu unutulup gitmiş, en fazla Narmanlı Han’da olduğu gibi “Tanpınar burada oturmuştur” yazılıyor, Moskova’da ise adım başı bir büyük sanatçının evi var.

En iyi korunmuşların başında Tolstoy’un evi geliyor. Eşyalar aynen muhafaza edilmiş. Sanki zaman, yazarın öldüğü tarihte donmuş. Öyle etkileyici ki... 9 çocuğu ve karısı Sofia ile yemek yedikleri oda, ölen çocukları Vanya’nın hatırasının yaşatıldığı çocuk odası, Çehov’la sohbet ettikleri çay odası, Diriliş romanını yazdığı çalışma odası ve karısı ile paylaştığı yatak odası...Moskova’ya giderseniz ne yapıp edin burayı muhakkak görün...

**************

MEDİHA OLGUN’UN TAHLİYESİ

AYLARDIR Sözcü’ye yapılan operasyonun mevcut FETÖ davalarını sulandırmaktan başka bir işe yaramadığını ve yanlış olduğunu yazan bir gazeteci olarak Mediha Olgun’un tahliye edilmesine çok sevindim. Nihayet doğru olan yapıldı. Bir an önce Gökmen Ulu için de aynı kararın verileceğini umuyorum.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp