Top
25/02/2017

Gülenay Börekçi - Usta yazarlara çıraklık etmek ister misiniz? - HABERTÜRK

İki kadın güçlerini birleştirip bir dijital mekân açıyor, adına da “Yazım Kılavuzu” diyorlar. Amaçları, yazar adaylarının elinden tutmak, onların yazı hayatında yollarını kaybetmemesini sağlamak... Yol arkadaşlarıysa kendi alanlarında tanınan yazarlar ve editörler. Ayrıntılar aşağıda...

Karşımdakiler Şeniz Baş ve Pınar Akseki: “Üç sene önceydi; yayıncılığın, yazmanın, okumanın önündeki zorluklardan dem vurup, neler çözüm olabilir diye düşünüyorduk... Fikir o sırada çıktı. Uygulama aşamasına ise 15 Temmuz’dan kısa bir süre önce gelindi. Yaşanan sürece ve kaosa rağmen, belki de dumanlı zamanları umutla aşmak için, hayatımıza, ideallerimizi terk etmeden devam etmemiz gerektiğini hissettik ve burayı açtık. Yazar adaylarına metinlerini ve kalemlerini geliştirebilecekleri, yazdıklarıyla ilgili objektif değerlendirme alabilecekleri bir platform sunacak, yazı emekçilerini ise çalışmalarının değerini alabilecekleri bir yere davet edecektik. Başladık... Çalışma arkadaşlarımızın önerileriyle de şekillenen Yazım Kılavuzu her türlü projeye, hayale açık.” Devamını soralım öğrenelim...

Eskinin usta_çırak ilişkisini günümüz dijital ortamına taşımaya niyetlisiniz... Bundan bahseder misiniz?

Aslında cevap, “Hepimiz Gogol’un paltosundan çıktık,” sözünde gizli. Tüm edebiyat, öncülerinin paltolarından çıktı. Dostoyevski, Gogol’un “Palto”sundan; roman, Cervantes’in “Don Quijote”sinden, büyülü gerçekçilik, Marquez’den... Edebiyatı kendilerine yol edinenler kimi zaman bir eserin kimi zaman bir yazarın paltosunun altında geliştiler, büyüdüler. Ahmet Hamdi Tanpınar, Yahya Kemal’in hocalığında ilk adımlarını attı; Orhan Kemal, Nâzım Hikmet’in yoldaşı oldu... İkinci Yeni ise zaten tamamen bu anlayışla gelişti, o şairler birbirlerinin kanatları altında serpildi. Kenzaburo Oe, ünlü çevirmen Vatanabe Kazuo’nun eğitimiyle Nobel’e ulaştı. Bizim muradımız da yazıyla, kelamla derdi olanlara bu olanağı sağlamak. Mekân ve mesafe engellerini ortadan kaldırmak için de günümüz şartlarına uyarak bu ortamı dijitalde kurmayı istedik. Tek bir butona tıklayarak yepyeni bir dünyaya adım atabiliyorsunuz. Zamanla işbirliğini artırarak, ortak çalışma alanları yaratarak sürdürülebilir ve yüksek etkileşimli bir platform haline gelmek istiyoruz.

İlk kitabını yazan birinin yaşadığı en büyük zorluk nedir ve siz hangi aşamada devreye giriyorsunuz?

İlk kitabını yazmaya niyet eden birisinin önünde uzun bir yol var. İyi bir fikri hikâyeye dönüştürmek, hikâyeyi bir metin haline getirmek, metni işlemek, geliştirmek, doğru yayınevine iletmek gibi birçok meseleyle karşı karşıya. Yayıncılık hayatımız boyunca yazdıklarından emin olamadığı ya da doğru mecralardan destek alamadığı için yola bir türlü çıkamayan çok kişiyle karşılaştık. Biz “İlk cümlenizden son cümlenize kadar” diyoruz ama aslında fikrin oluşmasından kitabın raflara çıkmasına kadar her safhada yazar adaylarının yanında olmak istiyoruz. En faydalı olabileceğimiz safha ise metnin ortaya çıkışından sonrası olacak. Bu tür bir kılavuzluk için gereken deneyim ve uzmanlık Yazım Kılavuzu çatısı altında var.

Gönderilen her şeyi okuyor musunuz?

Yazım Kılavuzu olarak gönderilen her şeyi okuyoruz. Ancak üzerinde çalışılacak bir değer taşımaya metinleri yazar ve editörlerimize iletmediğimiz oluyor. Tabii başvurana bu noktada gerekli açıklamayı yapıyoruz.

Peki beğenmediğiniz yerleri değiştiriyor musunuz ya da önerilerde mi bulunuyorsunuz?

Değerlendirme çalışmalarında metinler üzerinde değişim yapmıyoruz. Önerilerimizi iletiyoruz. Metni edebi içerik, teknik ve yayıncılıktaki yeri açısından değerlendirerek üç farklı rapor sunuyoruz. Ne değerlendiren okuduğu yazar adayının adını biliyor ne de yazar adayı taslağını kimin okuduğunu... Tamamen metin üzerinden ilişki kuruluyor. Tabii metin üzerinde birebir çalışma isteyenler olursa geliştirici editörlük ya da yazar koçluğu çalışmalarına yönlendiriyoruz.

YAZAR KOÇLUĞU NE ANLAMA GELİYOR...

Yayınevi bulma konusunda yardımınız oluyor mu?

Metinlerin bu aşamaya geldiğini öngörüyorsak elbette yardımcı oluyoruz. Umut veren çalışmaları yönlendirmemiz için bizden destek isteyen yayınevleri de oluyor.

“Yazar koçluğu” dediniz, bu tam olarak nedir?

Aslında ‘koçluk’ tanımlamasından pek hoşlanmıyoruz. Yerine ne koyabiliriz diye araştırıyoruz, daha iyi bir karşılık bulana kadar ‘yazar koçluğu’ tanımlamasıyla devam edeceğiz. Aslında az önce sözünü ettiğiniz ‘usta-çırak ilişkisi’ni kastediyoruz tam olarak. Yazar adaylarının deneyimlerini aktaracak bir ustayla tanışmasını, yoldaşlık etmesini sağlamak istiyoruz.

ÜNLÜ YAZAR VE EDİTÖRLER DE DESTEK VERİYOR

Sevengül Sönmez, Irmak Zileli, Birsen Ekim Özen, Ayça Güçlüten, Nihan Bora, Neşe Mesutoğlu, Gülşah Elikbank, Seçil Çömlekçi de yanınızda... Nasıl bir araya geldiniz?

Yazım Kılavuzu’nun çatısı altında daha önce birlikte çalıştığımız isimler de var, dostlarımız da... Yola çıkarken kılavuzluk edebileceğini düşündüğümüz meslektaşlarımıza açtık fikrimizi. Bize inandılar ve büyük destek verdiler. Hepimizin muradı deneyimlerimizi aktarabilmek, yazıyla derdi olanlara bir alternatif yaratabilmek. Bir de yayıncılığa dair hayallerimizi gerçekleştirebileceğimiz bir çatı oluşturabilmek. Aramıza değerli editörler de katıldı. Çiğdem Aldatmaz, Nazlı Berivan Ak ve Melisa Ceren Hasmaden de artık bizimle.

Gelecekteki hedeflerinizden söz eder misiniz?

Yazarların, okurların, bağımsız ya da butik yayınevlerinin, editörlerin, çizerlerin, kapak tasarımcılarının, sayfa tasarımcılarının yahut bu alana bir yanından dokunmak isteyen herkesin bağımsız çalışıp ideallerine ulaşabileceği, işbirliğinden ve paylaşımdan doğan güçle projelerini gerçekleştirebileceği, hakkıyla temsil edilebileceği bir edebiyat ajansı olmak istiyoruz. En büyük mutluluğumuz ise, ilk kitabını bizimle yazan bir yazarın eserinin değerini ve yerini bulduğunu görmek olacaktır.

Gerilla Yayıncı

Şeniz Baş, kendisine “gerilla yayıncı” diyor. Peki ama neden?

Yayıncılığı, yayıncılık iklimine rağmen yaptığım dönemler oldu. Başka sektörlerde çalışıp oralardan kazandığım paraları yayıncılık yapabilmek için kullandığım dönemler oldu. Para almadan sırf mesleği yapabilmek için çalıştığım dönemler dahi oldu. Sektörün zorluklarına rağmen her türlü alternatifi deneyerek 17 yaşımdan bu yana yayıncılıkla hemhal oluyorum. Çalışmadığım alanı kalmadı. Fuarlarda stantlarda çalışarak başladım. Yayınevi ortağı da oldum, satın alma da yaptım, kitabevinde de çalıştım. İstediğim yolda ilerleyebilmek için ödenecek bedellere razı oldum ve her şeye rağmen devam ettim. O nedenle kendimi gerilla yayıncı olarak nitelendiriyorum.

Pınar Akseki ise “profesyonel okur”. Soralım, biz sıradan okurlardan farkı ne profesyonel olanının?

Ben kendimi hiç böyle tanımlamamıştım, hatta ilk duyduğumda bir an için durdum ama düşününce hak verdim size. Seneler önce Mina Urgan’ın “Bir Dinozorun Anıları” adlı kitabını okurken dikkatimi çeken bir noktayı hatırlattı bana bu düşünce. İlk maaşını aldığında niye yapmayı zaten çok sevdiği bir şey için ona para verdiklerini anlamadığını anlatıyordu. Ben de bir gün böyle hissedecek miyim diye düşünmüştüm. Edebiyat eğitimi almadım, edebiyatla bağlantılı bir işte hiç çalışmadım, tam tersi bağlantısı olmayan işlerde çalıştım hep. Sadece, edebiyatı çok sevdim, yaşamımda ondan çok faydalandım, zor şartlarda onunla nefes aldım, birlikteliğimiz çok sınavdan geçti. Şu anda Yazım Kılavuzu’nda gönülden sevdiğim bir işten para kazanınca, ben de kendime niye bir de para kazanıyorum ki diye soruyorum. Olmak istediğim bir yerde, bu işe gönlünü koymuş insanlarla çalışmak en güzel ödül.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp